Emekçi Kadınlar Günü

Toplumların geleceğinin garantisi olan kadınların “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü” kutlu olsun.

Plastik Cerrahi Limitlerini Zorlayan Hastalar

Güzel olmak her kadının ve erkeğin arzusudur. Genellikle gençler kendilerini medyada ün kazanmış kişilere benzetmeye meraklıdırlar.

Daha önceki bir yazımızda ünlü bebek Barbie’ye benzemek isteyen mankenlerden bahsetmiştik (Barbie Bebek Güzelliği Gerçekçi mi?). Temmuz 2016 da Las Vegas’ta yapılan bir estetik yarışmasında Pixee Fox adı ile tanınan bir manken kendisini çizgi film kahramanı Jessica Rabbit’e benzemekte gösterdiği başarı nedeni ile ödül aldı.

Estetik cerrahi kişilerin daha güzel, daha sağlıklı ve daha dinamik görünmeleri için mükemmel bir araçtır. Görüntüsünden memnun olmayan insanların özgüvenlerine kavuşmalarına ve hayatı mutlu yaşamalarına yol açar.

Ancak estetik cerrahi’nin amacı tamamen bambaşka bir görüntüdeki kişiler yaratmak değildir. Yukarıda bahsettiğim sözde estetik ödülü kazanan Pixee Fox’un hikayesi gerçekten ders çıkartılması gereken bir hikayedir.

Aslında güzel bir yüz ve vücuda sahip olan İsveç’li genç ve yetenekli bir kız daha 18 yaşını doldurmadan görüntüsü ile ilgili bazı ameliyatlar olmak istiyor ve İsveç’li doktorlar bunu uygun bulmuyorlar. Bunun üzerine Amerika’ya gidiyor ve üst gözkapağı germe, burun ve meme büyütme ameliyatları olarak dönüyor. Ancak bir süre sonra bu ameliyatların hiçbirinden memnun kalmadığı için kendi söylemi ile “transformasyon” yani tam değişim için İsveç’li plastik cerrahlara başvuruyor. İsteği kabul görmeyince tekrar Amerika’ya giderek bir seri ameliyatlar olmaya başlıyor. Bütün bu işlemler 2013 ile 2016 arasındaki dönemde oluyor. Toplam olarak kendisine yapılan estetik işlemleri söyle sıralayabiliriz:

Saçlı deri içinden kesi ile yapılan kaş kaldırma ve alın germe
Örümcek ağı ile yüz germe
Kaşla, göz kenarları, dudak kenarlarına birkaç kez kalıcı makyaj
İki kez gözkapağı estetiği
Kirpik ekilmesi
Göz rengi değiştirilmesi
3 kez burun ameliyatı
Dudak dolgusu
Dudaklara yağ enjeksiyonu
4 defa meme büyütme ameliyatı (silikon protez)
Göğüs kafesi değiştirme ( ince belli olmak için 6 adet kaburga kemiğinin çıkartılması)
Brezilya metodu ile kalça kaldırma
Kalçalara yağ enjeksiyonu
Bacaklara liposuction
Genital estetik (labiaplasti – küçük dudakların traşlanması)
Diode laser ile kılları aldırma.

İşin en ilginç yanı ise kendi ifadesi ile transformasyonun henüz tamamlanmadığı ve değişime devam edeceğini bildirmesidir.

Resimde de gördüğünüz gibi Pixee nin beğendiği karakter Jessica Rabbit’e ne kadar benzediği tartışılabilir. Ancak ameliyatlardan önceki halinin çok daha güzel ve doğal olduğu tartışılmaz.

Tıp dilinde anlamsız şekilde vücut ve görüntülerini değiştirme isteği BDD (Body Dysmorphic Disorder -vücut görünüm takıntısı bozukluğu) hastalığı olarak bilinir. Ciddi bir durumdur. Yapılan hiçbir ameliyat kişiye huzur vermez ve sonunda kişi ağır kayıplara uğrayabilir.

Bir plastik ve estetik cerrah gözü ile Pixee Fox’un durumunu da diğer meslektaşlarımız gibi BDD hastalığı olarak değerlendiriyoruz ve sonunun istenmeyen bir şekilde bitmemesini arzuluyoruz. Muhtemelen kendisini tek bir hekim ameliyat etmedi ve her hekim kendine göre zararsız ufak bir girişimde bulundu. Ama şu anki görüntü ne kadar güzel ve estetik tartışılır. Girdiği riskler ve ödediği paraya değip değmediği ise ayrı bir tartışma konusu.

Kadınlar Ayaklarını Yılbaşı Partisine Hazırlıyor

Noel Öncesi Ayak Estetiği

Christmas batı kültüründe oldukça önemli bir gündür. Hazırlıkları haftalarca öncesinden başlar ve görkemli kutlamalar yılbaşı olarak da devam eder.

Christmas ve yeni yıl partilerine herkes dikkat çeken kıyafetler ile katılmaya özen gösterirler. Özellikle kadınlar bacaklarını daha çekici göstermek için yüksek topuklu ayakkabıları tercih ederler. Ancak yüksek topuklar ile bütün gece çılgınca dansetmenin bedelini ayakkabılarını çıkardıkları zaman öderler: Terlemiş, şişmiş ve ağrılı ayaklar. Hatta bu durum bazı kadınlarda dansları ve partiyi erken bitirmeye bile yol açabilir.

Noel’e özgü ayak estetiği

Özellikle Avrupa ve Amerika’da bazı kadınlar yüksek topuklu ayakkabıların yol açtığı rahatsızlıkları azaltmak için Noel öncesi ayaklarına estetik yaptırmaktadırlar.

Yüksek topuklar ile uzun süre ayakta kalma ve dansetmenin en belirgin sıkıntısı ayaklardaki terlemedir. Bu hem kötü kokuya hem de deride sürtünme yaralarına yol açar. Ayakların şişmesi de ayakkabının sıkmasına yol açarak rahatsızlık verir.

Botulinum toksini

Botulinum toksini ayak terlemesini azaltır. Toksin ayağın çok terleyen bölgelerinde deri altına enjekte edilir. Batırılan iğnelerin ağrı vermemesi için enjeksiyon öncesi ayak derisine uyuşturucu (anestetik) krem sürülerek beklenir ve böylece iğnelerin ağrısız yapılabilmesi sağlanır. Botulinum toksini terleme giderici etkisini 3 ile 7 gün arasında gösterir ve bu etki en az 3-4 ay devam eder. Bu nedenle Noel partisinden  en az bir hafta önce yapılması önerilir.

Dolgu

Yüksek topukların ikinci bilinen rahatsızlığı ise ayak parmakları ile ayağın birleştiği bölgede görünür. Burası topuklu ayakkabının yere en güçlü bastığı yerdir. Uzun süre hareketli olunduğunda buradaki derin yapılar ayağın diğer bölgelerine göre çok daha fazla basınç altında kaldığında tahriş olarak ağrının ortaya çıkmasına yol açarlar. Bu ağrının azaltılması için en fazla basınç alan bölgelerde deri altına dolgu yapmak ikinci bir yastıkçık oluşmasını sağlar ve baskı hissi ve tahrişi azaltabilir.  Dolgu hazır satılan hiyalüronik asit enjeksiyonları ile yapılabildiği gibi

, kişinin kendi yağ dokusu enjekte edilerek de yapılabilir. Dolgu etkisini yapıldığı andan itibaren göstermeye başlar. Ancak yürürken rahatsızlık vermemesi için en az 2 gün önceden yapılmalıdır. Özellikle ileri yaştaki kadınların ayaklarındaki yastıkçıklar zaman içinde inceldiğinden dolgu çok daha rahatlatıcı olur.

Genellikle dolgu ile botox ayaklara ayni anda yapılır ve daha önce de belirtildiği gibi partiden bir hafta önce yapılması önerilir.

Çağımızda kadınların istekleri estetik ve plastik cerrahinin çalışma alanlarını önemli ölçüde genişletmiştir. Bundan 20 yıl önce bahsedildiğinde gülünç olarak değerlendirilebilecek işlemler günümüzde doğal hale gelmektedir. İleride bunun hiç tahmin edemiyedeğimiz örneklerini görmeye devam edeceğiz.

Öğretmenler Günü

Asla Unutulmaması Gereken Bir Gün: Öğretmenler Günü

24 Kasım “Öğretmenler Günü” nü kutluyoruz. Sıradan günlerden oldukça farklı. Pek çoğumuz meslek sahibiyiz. En azından okuma yazma biliyoruz. Kendini yetiştirmiş olanlarımız olsa bile bunlar da bu işin nasıl yapılacağını öğretmenlerinden öğrendi. Bir akademisyen olarak pek çok öğretmenim oldu. İlk ve orta öğretim, lise, üniversite, daha sonra ihtisas. Sonraki yıllarımda artık kendimi eğitiyordum ve asistanlarıma ve tıp öğrencilerine öğretmenlik yapıyordum. Eğitimim doçentlik profesörlük derken hayat okulunda hala devam ediyor. Çok ilginçtir ki şu zamanlarda öğretmenlerim hastalarım. Ayni zamanda ben de birlikte çalıştığım herkesin bir anlamda öğretmeniyim. Yani kısaca öğrenme ve öğretme hiç bitmeyecek. Ama amacı düzgün insan yetiştirmek olan öğretmenlik dünyanın en kutsal mesleği olmaya devam edecek. Bugünlere gelmeme katkısı olan bütün öğretmenlerimin saygı ile ellerinden öpüy, aramızdan ayrılanlara rahmet diliyorum. Hakkınız ödenemez.

Zayıflama

Zayıflama İsteği

Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı olan bizlere genellikle zayıflamak isteyen hastalar sık olarak başvuruyor. Zayıflama isteği günümüz insanları arasında çok önemli bir yer tutuyor. Neden mi? Çünkü günümüzün en önemli sorunu kilo fazlalığı. Ancak bu durum yalnızca gelişmiş veya en azından açlık çekmeyen ülkelerde belirgin.

Beslenme

Beslenme bütün canlıların hayatta kalması için zorunlu bir ihtiyaç. İlkel insanlar yalnız avcılıkla besleniyor ve günlük ihtiyaçları kadar besin bulabiliyorlardı. Toprağı işlemeyi öğrenen insan kendi besin maddelerini üretmeye başladı. Hayvancılık da beslenme kaynakları açısından önemli idi. Ancak son yıllarda dünya nüfusu o derece arttı ki tarım ve hayvancılığa elverişli olmayan bölgelerdeki insanlar açlık sorunu çekmeye başladılar.

Gelişmiş ülkeler besinleri işleyerek uzun süre saklanabilmesini sağladılar ve açlık sorununu neredeyse tamamen ortadan kaldırdılar. Buna karşılık her an her yerde her türlü besinin bulunabilmesi insanları değişik ve fazla beslenmeye özendirdi. Bu özendirme işlemi hala besin üreten firmaların reklamları ile devam etmektedir. Sonuçta gereksiz beslenen ve doğal olarak fazla kilolu veya şişman olan bir insan kitlesi ortaya çıktı.

Zayıflama istenen bir durum mu?

Zayıflama nedeni eğer besin bulamamak ve yemek yememek değil ise normal olmayan bir durumdur. Genellikle vücutta bir şeylerin ters gittiğini gösterir. Bu nedenle çok zayıf insanlar bazı toplumlarda “sağlıksız” olarak değerlendirilirler. Ayrıca hastalık ve olağanüstü güç gerektiren durumlarda kilolu olanların zayıf olanlara göre daha dayanıklı oldukları da bilinen bir gerçektir.

Zayıflama ve estetik

Günümüzde iletişim olanaklarının artması insanların vücut yapılarına daha fazla önem vermelerine yol açtı. Kilo fazlalıklarının vücut estetiğini olumsuz etkilediğini söylemeye gerek yok. Diğer bir konu da halkla ilişkileri fazla olan işyerlerinin güzel ve biçimli vücutları olanları tercih etmesidir. İnsanlar büyük işletmelerde kaliteli bir iş edinmek için hem yetenekli hem de güzel olmanın gerekliliğini gördüler.

Son yıllarda şişmanlık tedavileri inanılmaz düzeyde arttı. Ancak şişmanlık hala önemli bir sorun. Çünkü günümüzdeki besin bolluğunda yaşayan insanların kendilerine hakim olmalarını beklemek zor. Pek çok insan kalori alımını kısamadığı için daha çok kalori yakmaya özen gösteriyor. Aşırı spor ve fiziksel aktivitelere başvuruyorlar. Ancak iş gereği olmadıkça oturarak hayatını kazanan bir insanın devamlı hareket halinde olması mümkün değildir ve sonunda yemeğini azaltmadığı sürece şişmanlaması kaçınılmazdır.

Nasıl kilo verilir?

Yeme alışkanlıkları ve günlük kalori alımı konusunda diyet uzmanları sürekli bilgilendirme yapmaktadıırlar. Ayrıca çeşitli isimler altında zayıflama protokolleri de bulunmaktadır. Bunlara uyulduğunda kilo vermek mümkündür. Ancak bu programların çoğu beslenme alışkanlılarımız ve ağız tadımıza uygun değildir. Bu nedenle ömür boyu sürdürülmeleri hemen hemen imkansızdır. Diyetle zayıflayanlar diyeti bıraktıklarında çok kısa sürede tekrar kilo alabilmektedirler.

Zayıflamak için kullanılan çeşitli ilaçlar piyasada mevcuttur. Bunların yan etkileri yararlarından daha fazla olduğundan güvenli değillerdir ve bilimsel olarak önerilmemektedirler.

Yemek yeme arzusuna engel vuramayanlar için düşünülen bir yöntem de onları fazla yemek yiyemeyecek bir duruma getirmektir. Bu işlem alınan gıdaların sindirilmeden atılmasını öngören by-pass (mide-barsak kısa yolu) ameliyatları ile başlamıştır. Daha sonra geçici veya kalıcı kelepçeler ile midenin hacmi daraltılmıştır. Şu sıralar midenin bir kısmını kesip çıkartarak yapılan ameliyatlar ilgi görmektedir. Bu ameliyatların uzun dönemdeki etkileri daha sonra anlaşılacaktır.

Kilo verince güzel olunuyor mu?

Kilo fazlalığı ne kadar güzelliği bozuyor ise aşırı zayıflık ta estetik açıdan o kadar olumsuzdur. İnsan beyni karşısındaki kişiyi boyu ve vücut dolgunluğuna göre oranlar ve farkına varmadan “zayıf”, “normal” ve “kilolu” olarak etiketler. Genellikle normal görünümdeki insanlar daha makbuldür. Bilimsel olarak bir insanın normal kiloda olup olmadığı BMI (Vücut Kitle İndeksi – Body Mass Index) denilen bir değer ile ölçülür. Normal BMI değeri 20 ile 25 arasında olmalıdır. Kabaca 20 nin altı “zayıf”, 25 in üstü ise “fazla kilolu” olarak değerlendirilir. Toplumda “güzel” kabul edilen kişilerin önemli bir kısmı normal BMI sınırları içindedir.

Estetik ve Plastik Cerrahi nasıl zayıflatır?

Yaygın inanışın aksine estetik-plastik cerrahi zayıflama ile ilgilenmez. Bizi ilgilendiren “şişman” görüntüsü veren fazlalıklardı. Örnek verirsek memeleri çok iri olan bir kadın normal BMI değerlerine bile sahip olsa görüntü olarak kilolu izlenimi verir. Göğüs küçültme ameliyatı sonrası kilosunda çok az bir azalma olmasına karşın görenler tarafından “ne kadar çok zayıflamışsın, sana çok yakışmış” gibi iltifatlar alırlar. Ayni şekilde doğumlardan sonra karnı bombeleşmiş ve sarkmış bir kadın da karın germe (abdominoplasti) ameliyatı sonrası çok zayıflamış gibi görünür. Bazı insanlarda belli bölgelerde yağ toplanmasına çok rastlanır. Ne kadar zayıflarsa zayıflasın basenleri erimeyen kişiler vardır. Ayni şekilde vücudunun yalnız üstü zayıflayan ancak kalça ve bacakları kalın kalan kişiler de vardır. Özellikle kadınlarda kalın kalça ve bacaklar çekici görünmez. İşte esteti-plastik cerrahi bu şekildeki bölgesel yağ fazlalıklarını liposuction ile alarak görüntüde zayıflama izlenimi verir.

Güzel vücut zayıf mı olmalı?

Hayır. Yukarıda anlattığımız gibi güzel vücut normal sınırlarda olmalı yani ne zayıf ne de şişman olmalıdır. Bunu BMI değerinin kabaca 20 ile 25 arasında olması ile anlarız. Ama kadınlarda BMI ın normal olması güzel vücut için yeterli değildir. Kadınlarda göğüs bel ve kalça arasında uyumlu bir oran olması gereklidir. Bunu rakamlarla belirtmek uygun olmaz ancak bel çevresi / kalça çevresi 0,7 den daha düşük olan kadınlar daha çekici olmaktadırlar. Kısaca kadınların güzel vücutlu olması için normal memeleri, ince belleri ve dolgun kalçaları olmalıdır. Bunu da estetik-plastik cerrahi sağlar. Zayıf, ince belli ama kalçaları belirgin olmayan kadınlarda kalça dolgunlaştırma ameliyatları (Prof. Dr. Ege Özgentaş yağ enjeksiyonu ile yapmayı tercih etmektedir) belirgin yarar sağlamaktadır.

Özetlersek kadınlarda vücut güzelliği zayıflık şişmanlıktan çok meme, bel ve kalça ölçüleri arasındaki oranla belirlenir. Estetik Cerrahi kadınları zayıflatarak değil vücut ölçülerini ideal hale getirerek güzelleştirir.

Ameliyatsız yüz germe güvenli mi?

Son yıllarda “ameliyatsız estetik”, “yemek molası estetiği”, “balık kılçığı ipler”, “örümcek ağı” vs gibi isimler altına anılan ameliyathaneye gerek olmadan ayaktan yapılan ve dikiş atılmayan yüz germeler giderek artmakta ve ilgi çekmektedir. Bütün bu estetiklerde ana işlem muayenehane ortamında lokal anestezi ile bazı özel ipliklerin deri altından geçirilerek yanak ve boyun gibi bölgeleri gerdirmeleridir. Bu işte kullanılan özel ipliklerin önemli bir kısmı kalıcı maddelerden yapılırken bir kısmı da zamanla eriyen maddelerden yapılmaktadır.

Güvenli ellerde yapıldıklarında başlangıçta güzel sonuçlar verebilen bu işlemlerin uzun dönem sonuçları henüz tam değerlendirilememiştir. Pek çok estetik cerrah elde edilen germe işleminin çok az düzeyde olduğu ve bu etkinin bir süre sonra tamamen kaybolduğu görüşündedir (Prof. Dr. Ege Özgentaş da ayni görüştedir).

Pratikte bu tip iğneli ipler ile yapılan işler (üretici firmaların da gayreti ile) çok sayıda pratisyen hekim, dermatolog ve çeşitli branşlardaki hekimler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastalara da bu işlemin zararsız olduğu söylenmektedir.

Ancak durum biraz farklıdır. Her ne olursa olsun uzun bir ipin iğne ile deri altına yerleştirilmesi bir cerrahi işlemdir ve herkesin bildiği gibi iğne damara gelirse kanatır ve sinire değerse zedeler. Ayrıca her bünye farklı olduğundan bir süre sonra (bu yıllar sonra bile olabilir) bu yabancı cisimler en azından iltahap ve akıntı başta olmak üzere çeşitli istenmeyen etkiler yaratabilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında bu işlemi yapan hekimlerin istenmeyen sonuçlar çıktığında bunlar ile de baş edebilecek bilgi ve beceride olması şarttır. İşin kötü tarafı içeri konulan yabancı cisimler sorun çıkarttığında çoğu zaman tek tedavi bunların geri çıkartılmasıdır ve bu da ciddi bir cerrahi işlemdir. Ayrıca bu iplerin sonradan çıkartılmaları konulmalarından çok daha zordur.

Şu anda sonuçları tam olarak değerlendirilememiş olan ameliyatsız, iplikle yapılan yanak ve boyun germe gibi işlemler ileride mutlaka daha başarılı sonuçlar verecek şekilde tasarlanacaktır. Ancak günümüzde bu uygulamaları diplomalı Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanlarına yaptırmanızı öneririz. Bu şekilde istenmeyen sonuçların daha sorunsuz tedavi edilmelerine olanak sağlarsınız.

İstenmeyen bir aksilik ile sonuçlanmış olan bir iplikle germe hastasının nasıl tedavi edildiğini aşağıdaki videoda izleyebilirsimiz:

Plastik cerrah, estetik cerrah ve estetisyen arasındaki farklar nelerdir?

Plastik Rekonstrüktif Estetik Estetisyen

Estetik Cerrahi’nin gelişimi

Plastik Rekonstüktif Cerrahi

Plastik cerrahi estetik cerrahiyi yaratan ana bilim dalıdır. Eskiden pek çok tıp branşı özellikle hayatı kurtarmayı amaç edinmiş iken plastik ve rekonstrüktif cerrahi hayat kurtarma yanında ayni oranda yaşam kalitesini yükseltmeyi de amaç edinmiştir. Örnek verirsek bir nedenle burnunu kaybetmiş olan kişi hayatını sürdürebilir. Ancak kendisine yeni bir burun yapıldığı takdirde hayatını daha kaliteli olarak yaşar.

Bu örnekleri doğuştan ortaya çıkan şekil bozukluklarının, kazalar veya kanser cerrahisine bağlı ortaya çıkan doku kayıplarının, hoş olmayan görüntüler ve rahatsız edici yara izlerinin tedavisi gibi çoğaltabiliriz.

Plastik rekonstrüktif cerrahi görüntü veya işlevi bozulmuş bölgeleri tedavi ederken edindiği deneyimler ile herhangi bir işlev kaybı olmayan ancak göze hoş görünmeyen bozuklukların tedavisi ile de ilgilenmeye başlamıştır.

Estetik Cerrahi’nin başlangıcı

İlk estetik ameliyatlar büyük burunların küçültülmesi, yaşlılıktan sarkmış yüzlerin tekrar gerilmesi, kepçe kulakların arkaya yatırılması, büyük memelerin küçültülmesi, sarkık karınların gerilmesi gibi sık görünen bozukluklarda uygulanmaya başlanmıştır.

Bu işlemleri daha sonra küçük memelerin büyütülmesi, fazla yağların alınması, deriyi güzelleştirme işlemleri, kesi yapılmadan veya çok küçük kesilerden yapılan güzelleştirme işlemleri izlemiştir.

Klasik estetik ameliyatlar (karın germe, meme küçültme, yüz germe) ameliyathane ortamı ve özel eğitime gereksinim gösteren ciddi ameliyatlardı.

Ameliyatsız teknikler

Teknolojideki ilerlemeler çeşitli laser ışınları, mikrodalga cihazları, kimyasal maddeler kullanarak ameliyathaneye alınmadan insanların güzelleşmesini sağladı. Bu cihazların kullanılmaları oldukça kolay idi ve çok önemli bir tıp eğitimine ihtiyaç göstermiyorlardı. Uygun kullanıldıkları takdirde ciddi zararlı etkileri de yoktu. Bu durum cihazı alacak ekonomik gücü olan kişilerin tıp eğitimi almadan bunları kullanmaya başlamaları ile sonuçlandı. Hatta bazı firmalar özel kurslar düzenleyerek ilgisiz kişilerin bile bunları kullanmalarına olanak tanıdı.

Dolgu ve botulinum toksini

Son yıllarda oraya çıkan iki önemli yenilik ise dolgu ve botulinum toksini (botox) idi. Dolgu küçük kırışıkları gizlemek için kullanılan sıvı bir maddedir. İçeriği vücudun yabancı olmadığı bir yapıdadır (hiyaluronik asid veya laktik asit). Tam kırışıklıkların içine bu maddeleri enjekte etmek geçici de olsa görüntüde düzelme sağlıyordu. Botulinum toksini ise adalenin içine verilen ve kasların hareket etmesini önleyen bir zehirdi. Özellikle yüzdeki mimik kaslarını felç ederek kaşların arasındaki ve alındaki kırışıklıkları geçici olarak ortadan kaldırıyordu. Dolgu ve botox piyasada satıldığı ve alındıktan sonra buzdolabı veya rafta uzun süre saklanabildiği için kullanık kolaylığı açısından hemen dikkati çekti. Her ikisinin de nerelere ne kadar yapılması gerektiği kısa bir kurs ile öğretilebiliyordu.

Estetiğe ilgi artışı

Tehlikesi az olan ve olumlu etki sağlayan güzellik araçları estetik plastik cerrahlar kadar diğer hekimlerin hatta hekim olmayan kişilerin de dikkatini çekti.

Estetik yalnızca kurslar ile öğrenilir mi?

Kanunlardaki boşluklardan yararlanarak pek çok kişi özel kurslara giderek laser, rasyofrekans, dolgu ve botox kullanmayı öğrenip kendilerini estetisyen olarak tanıtmaya başladılar. Diş hekimi, ortopedist, pratisyen hekim, genel cerrah vs gibi pek çok tıp branşı ve hemşireler kurs alarak veya almadan bu tip kozmetik işlemleri yapmaya başladılar.

Beklenmeyen aksiliklerin tedavisi

Bir genel cerrahın yüze lazer uygulamasının veya bir kadın doğum uzmanının karın germe ameliyatı yapmasının ne sakıncası var ki? Diye sorabilirsiniz. Tıbbın her uzmanlık dalı farklı bir konuda eğitim verir. Eğer kullanılan lazer yüzde istenmeden derin bir yanık oluşturur ise bunun tedavisi genel cerrahiyi aşar. Ayrıca bir kadın doğum uzmanı karın germe yaparken deride çürüme (diğer adı ile nekroz) gelişir ise bu da uzmanlık alanını aşar. Bütün bunlara karşın pek çok cerrahi branşta (KBB, Kadın Doğum, Genel Cerrahi ve hatta Diş Hekimliği) kendini “Estetik Cerrah” diye tanıtanlara rastlanmaktadır.

Neden plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi?

Oysa plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahlar zaten mesleklerini çürümüş, kopmuş, bozulmuş dokuların yeniden düzeltilmesi ile öğrenmişlerdir ve istenmeyen bir durum ortaya çıktığında tedavisini en iyi şekilde yapabilecek kapasitededirler.

Tıpta hiçbir işlem %100 tehlikesiz değildir. Kalçaya batırılan bir iğne bile nadir de olsa hiç beklenmeyen sonuçlara yol açabilir. Dolgu, botox, laser ve dışardan sürülen kimyasal maddelerin nadiren çok ciddi yan etkileri olabilir. Uygulayan kişi bir hekim değil ise bu istenmeyen durumlar ile baş edemez. Hatta bazı ciddi durumlarda hekim veya uzman hekim bile olmak tedavi için yeterli değildir. Halbuki plastik rekonstrüktif estetik cerrahlar her türlü beklenmeyen duruma karşı eğitimli olduklarından sorunlar ile en etkin şekilde mücadele edebilirler.

Estetik cerrah nasıl yetişir?

Bir plastik rekonstrüktif ve estetik cerrah tıp eğitimi hariç en az 7-8 yılda yetişmektedir. Eğitim sırasında genel cerrahi, ortopedi, çocuk cerrahisi, beyin cerrahisi gibi branşlarda çalışmakta mikrocerrahi eğitimi almakta ve plastik cerrah olmadan ve olduktan sonra da özel estetik cerrahi eğitimi almaktadır.

Herhangi bir tıp dalından uzmanlık almış birinin birkaç aylık bir kurs ile estetik ameliyatları yapabilecek hale gelmesi beklenmemelidir. Ayrıca yapsalar bile ortaya çıkacak istenmeyen durumlar ile baş edebilmeleri mümkün değildir.

Estetisyen kimdir?

Hele hele hiç tıp eğitimi almamış birinin yalnızca kurslar ile kendini estetisyen diye tanıtıp tıbbi girişimlerde bulunması uygun değildir. Aslında estetisyenler dünyanın birçok yerinde makyaj, saç bakımı, zararsız cilt bakımı, tırnak bakımı ve bu gibi tıbbi olmayan işlemler ile hayatlarını kazanmaktadırlar. Her meslek gibi estetisyenlerin de belli saygınlıkları vardır. Ancak iş tıbbi müdahalelere (dolgu botox vs) geldiği zaman bu görev sınırlarını aşmaktadır.

Ayrıntılı bilgi için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:

Estetik cerrah arayanlar ne yapmalı?

Güzelleşmek için başvuran kişiler kendilerini emin ellere nasıl bırakabilirler?

Bunun en kolay yolu Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın verdiği “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi” diplomasını görmektir. Diğer ülkelerde ise Plastic Recontructive and Aesthetic Surgery board (meslek odası) belgesini görmektir. Ülkemizde de Türk Plastik Rekonstrrüktif ve Estetik Cerrahi derneği tabip odası işbirliği ile meslektaşlarına oda üye belgesi (board belgesi) vermektedir.

Sağlığınızı riske atmayın. Estetik ameliyatlarınızı diplomalı ve oda belgesi olan hekimlere yaptırın.

Estetik hastalarında anestezi (narkoz)

Estetik cerrahi ameliyatlarının diğer ameliyatlardan bir farkı yoktur. Hastanın ağrı duymaması gereklidir. Bu iki türlü sağlanır.

  1. Hastaya sakinleştirici ilaçlar vererek ve ameliyat bölgesini lokal olarak uyuşturarak
  2. Hastayı tamamen uyutarak. Buna genel anestezi veya narkoz adı verilir

Hastaların genel olarak korktuğu genel anestezi (narkoz) günümüzde son derece güvenli bir işlemdir ve pek çok ameliyatta tercih edilmektedir.

Bu video’da estetik hastalarının nasıl uyutulduğu (narkoz verildiği) özetlenmektedir.

Mutlu Ekip

Bir cerrahi ekibin en mutlu olduğu an verilen emeğin karşılığını bulduğunu anladığı zamandır.

Uzun Ömürlü Olmak Elinizde mi?

Yaşamımızın bir sonu olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak hiçbir insan normal koşullarda hayatının kısa sürmesini istemez. Özellikle son yıllarda tıp ve teknolojideki ilerlemeler ile hayat şartlarının daha iyi koşullara ulaşması insan ömrünü belirgin derecede uzatmıştır.

Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen hala insanlar daha uzun ömürlü olmayı arzulamaktadırlar.

İnsan ömrünü kısaltan olumsuz faktörleri hemen herkes bilmektedir: Kötü beslenme, sağlıklı olmayan çevrede yaşama, sigara ve aşırı alkol tüketme, zararlı maddeleri kullanma, obezite vs gibi pek çok faktör sayılabilir.

Ancak insan ömrünü uzatan olumlu faktörler tam olarak belirlenememiştir. Tıp literatüründe bu konuda çok fazla çalışma mevcuttur. Fransız bilim adamları yakın zamanda yaptıkları bir araştırmada insan ömrünü uzatan olası faktörleri şu şekilde sıralamışlardır:

Kalori Kısıtlaması

Araştıcılar daha az kalori alarak yaşayan yani daha az beslenen kişilerin daha uzun ömürlü olduklarını bulmuşlardır. Dünyada 100 yaşını geçen (asırlık) en çok insanın yaşadığı Okinawa adasındakilerin diğer Japonlara göre %20, Amerikalılara göre ise %40 daha az kalori ile beslendiklerini yani daha az yemek yedikleri gösterilmiştir.

Hareketli Yaşam, Egzersiz ve Spor

İsveç’te 29 bin erkek üzerinde yapılan uzun süreli bir araştırma egzersiz yapanların diğerlerine göre 2,5 yıldan daha az olmamak üzere çok daha fazla yaşadığını göstermiştir. Burada hareketsizliğin yaş ile ilişkili bozukluklarda önemli rolü olduğu gerçeği öne çıkmaktadır.

Mutluluk

Hayattan keyif alma ve kendini iyi hissetme ömrü uzatmaktadır. Hollanda’da yapılan bir çalışma 70 yaşındaki erkeklerde hayatından mutlu olanlarda ömrün en az 2 yıl daha uzun olduğunu göstermiştir. Ayrıca ikizlerde yapılan bir çalışmada kendini mutlu hisseden kardeşin diğerinden daha uzun yaşadığı gösterilmiştir.

Vitaminler

D vitamini zihinsel faaliyetlerin bozulmadan devamı için önemli bir faktördür. E vitamini ise özellikle sigara içmeyenlerde ve C vitamini alanların %20 sinde ömrü en az 2 yıl veya daha fazla uzatmaktadır.

Diyet

Uzun ömürlü olan topluluklarda yapılan çalışmalar bunlarda diyet alışkanlıklarının önemli olduğunu düşündürmüştür. Koreli asırlıklarda (100 yaşını geçmiş) yapılan bir çalışma bunların B12 düzeylerinin diğerlerinden daha yüksek olduğunu göstermiştir. İsveç’te yapılan bir çalışma akdeniz diyeti ile beslenenlerin daha uzun yaşadıklarını göstermiştir. Taurin tatlı su balıklarında, soya ve soya ürünlerinde yüksek düzeyde bulunmaktadır. Taurin içeren ürünlerde magnezyum da yüksek düzeylerdedir. Taurin ve magnezyumdan zengin diyetle beslenenlerde kalp-damar hastalıkları daha az görülmekte ve ömür daha uzun olmaktadır. Ayrıca meyve ve sebze tüketimi de kalp damar hastalıklarını azaltarak ömrü uzatmaktadır.

Sosyoekonomik Durum

Kişilerin sosyoekonomik durumları yaşam kalitelerini doğrudan etkiler. Sosyoekonomik düzeyleri yüksek insanlar daha huzurlu uyumakta, daha çok egzersiz yapmakta ve daha az sigara içmektedirler. Ayrıca sağlık hizmetlerinden de daha iyi yararlanabilmektedirler. Bütün bu faktörler ömrü uzatmaktadır. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkelerinde yapılan bir çalışma kişi başına yapılan sağlık harcamaları arttıkça yaşam süresinin de uzadığını göstermiştir.

Genetik

İnsan ömrü üzerinde genlerin etkileri ayrıntılı olarak araştırılmaktadır. Bazı genler hastalık ve yaşlanmayı kolaylaştırarak ömrü olumsuz etkilerken bazı genler ise biyolojik yaşlanmayı geciktirerek ömrü uzatmaktadır.

Üreme

Doğum yapan kadınlarda yapılan bir çalışma çocukları bir yaşından daha fazla yaşayan kadınların üreme dönemleri bittikten sonra daha uzun yaşadıklarını göstermiştir. Ayrıca üreme dönemleri uzun süren ve doğurganlığı yüksek olan kadınların da üreme sonrası dönemde daha uzun yaşadıkları görülmüştür. Kanada’da yapılan bir çalışma üreme ve ömür konusunda çelişkili sonuçlar vermiştir. Doğum sayısının fazla olması ömrü azaltırken son doğum yaşının ileri olması ömrü uzatmaktadır. Ashkenazi (bir yahudi topluluğu) asırlıkları üzerinde yapılan bir çalışma bunların diğer topluluk üyelerinden daha az çocukları olduğu ancak ilk ve son çocuklarını diğerlerine göre daha ileri yaşlarda doğurduklarını göstermiştir.

Cinsel Yaşam

1997 de yapılan bir çalışma daha aktif cinsel hayatı olan erkeklerin ölüm oranlarında %50 azalma olduğunu ortaya koymuştur. Bu da erkeklerde cinsel aktivitenin ömrü uzattığını düşündürmektedir.

Uyku

Çin’de yapılan bir çalışma sağlık durumları bozuk olan 65 yaş üstü ve 80 yaş altındakilerin ya 6 saatten daha az uyudukları ya da 10 saatten daha fazla uyuduklarını göstermiştir. Buna karşılık 80 yaşın üzerinde yaşıyanların daha genç olanlara göre daha iyi bir uyku düzenleri olduğu görülmüştür. Yüksek tansiyonu olan ve olmayanlar arasında yapılan bir başka çalışma ise uyku süresinin ve kalitesinin herhangi bir etkisinin olmadığını göstermiştir.

Dengeli Şarap/Alkol Tüketimi

İlk kez Fransa’da yapılan bir çalışma şarap içmenin  ömrü uzattığını bildirmiştir. MONICA ismi verilen bir başka çalışma da Fransa’da diğer ülkelere göre ayni yağlı diyet ve kolesterol seviyelerine sahip oldukları halde kalp krizlerinin çok daha az olduğunu göstermiştir. Hafif ve orta derecede alko alımı kalp krizlerini önleyerek ömrü uzatırken aşırı alkol tüketimi ise beyin kanaması ve kalp hastalıklarını arttırmaktadır. En az ölüm oranı haftada 1-10 ünite arası alkol alan erkeklerde görülmüştür.

Eğitim

Sağlıklı yaşama ve eğitim ilişkisi uzun süredir bilinmektedir. Son yapılan çalışmalar yeni çıkan ilaçları daha çok eğitimli olanların kullandıklarını göstermiştir. Bu da eğitimli olanların sağlık konularında daha duyarlı oldukları ve sağlıkla ilgili konularda daha doğru kararlar verdiklerini düşündürmektedir. 24-65 yaşları arasındakilerde yapılan bir çalışma liseden terk edenlerin ölüm oranlarında yüksek tahsil yapanlara göre iki kat artış olduğunu göstermiştir. Bu bulgular uzun yaşam için eğitimin çok önemli olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak uzun yaşamanın birden çok faktör ile alakalı olduğu açıktır. Bu faktörlerden hangisinin ağır bastığı ise bilinmemektedir. Ayrıca bazı çelişkili faktörler de mevcuttur. Örnek verirsek günde bir bardak kırmızı şarap içmenin faydali etkileri bilinirken günde 5 bardak kırmızı şarabın zararlı etkileri olduğu da çok iyi bilinmektedir. Yukarıda madde madde saydığımız hayatı uzatan faktörlerin hangi sınırlar içinde faydalı hangi sınırlar içinde zararlı olduğu ise bilinmemetedir. Giderek uzayan insan ömrünün gelecekte hangi yaşlara kadar yükseleceğini tahmin etmek çok zordur.

Tüm takipçilerimize uzun

, mutlu ve sağlıklı bir ömür dileklerimizle.