Yüze yağ dolgusu

Çeşitli dolgu maddelerinin (Restylane, Juvaderm vs.) yüzde dolgu olarak kulanımı oldukça iyi bilinmektedir. Ancak kişinin kendi yağ dokusunun yüz dolgusu olarak kullanılması pek bilinmemektedir. Bu mükemmel dolgu maddesi ile ilgili bilgi edinin:

Dolgu Yüz Germe Yerine Geçer mi?

Yüzdeki kırışıklık ve deri altındaki bazı boşlukları düzeltmek için dolgu kullanılması fikri çok eskidir. Bu amaçla kullanılmak üzere FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Yönetimi) tarafından izin verilen ilk madde ZYDERM’dir. 1981 de piyasaya sürülen bu maddeyi 1985 te ZYPLAST ve 1988 de FIBREL isimli maddeler izlemiştir. Bu maddelerin hepsi kollajen içermektedir ve enjekte edilebilir bir yapıdadırlar. Ancak bu kollajen sığır derisinden üretildiğinden bazı bünyelerde ciddi allerjilere yol açabilmekte idi.

Daha sonraki yıllarda insan vücudunda bulunan hiyalüronik asid (Hyaluronic Acid) içeren maddeler üretilmeye başlandı. İlk piyasaya sürüleni 2003 yılında onay alan Restylane’isimli maddedir. Enjekte edilebilen ve jöle kıvamında olan bu madde allerji ve vücudun kabul etmesi yönünden sığır kollajeninden çok daha güvenli idi ve yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Daha sonra Poly-L-Lactic Acid (PLLA) isimli yeni bir ürün bulundu ve 2004 yılında onay alarak SCULPTRA ticari adı ile satılmaya başladı.

Takip eden yıllarda pek çok yeni ürün değişik isimler altında piyasada görünmeye başladı ve günümüzde FDA onayı olan ve olmayan çok sayıda dolgu maddesi dünyanın her tarafında üretilmekte ve satılmaktadır.

Yukarıda saydığımız bütün dolgu maddeleri enjekte edildikleri bölgede zaman içinde vücut tarafından tamamen eritilip yok edilmektedirler. Bunun hem iyi hem de kötü tarafları vardır. İyi tarafı istenmeyen bir etki yaptıklarında eridikleri için bu istenmeyen etki de zamanla azalıp kaybolmaktadır. Kötü tarafı ise belli aralıklarlar sürekli olarak tekrar uygulanmaları gereğidir. Tüm çalışmalara karşın geçici dolgu maddelerinin ömrü genel olarak bir yıldan daha az olmaktadır. Hatta tekrarlayan enjeksiyonlardan sonra kalıcılık süresi daha da kısalmaktadır.

Günümüzde piyasada erimeyen kalıcı dolgular da satılmaktadır. Örnek olarak polymethylmethacrylate küreleri, kollajen ve lokal anestetik içeren ARTEFILL isimli maddeyi verebiliriz. 2006 yılında onay almasına karşın çok yaygınlaşamamıştır. Bunun en önemli nedeni bu maddelerin enjeksiyonundan sonra eğer istenmeyen bir durum veya görünüm ortaya çıkar ise bu maddelerin temizlenmesinin çok güç hatta imkansız oluşudur. Özellikle iltahap yaptıkları zaman uzun süren akıntılara ve sonuçta istenmeyen izlere neden olabilmektedirler.

Bütün bu teknik bilgilerden sonra dolgu maddelerinin neden ortaya çıktığını inceleyelim. Yaşlılıkta özellikle deride kırışıklık, çöküntüler ve sarkmaların olduğunu herkes bilmektedir. Uzun yıllar yüzdeki kırışıklıkları gidermenin en yaygın yolu yüz germe yani derinin gerilmesi ameliyatları olmuştur. Yüz germe ameliyatları uzun süren masraflı ve az da olsa komplikasyon yani istenmeyen sonuçları olan ameliyatlardır. Sarkmalarda çok iyi sonuç vermesine karşın bazı kırışıklıkların ve çöküntülerin düzeltilmesinde yetersiz kalabilmekte idiler. Oysa dolgu maddeleri enjektör ile çekilip verilmeye hazır jöle kıvamında maddelerdir. Uygulanmaları için özel bir ameliyathane gerekmez. Herhangi bir muayene koltuğu veya masasında ek bir işlem gerektirmeden enjekte edilebilir ve akabinde hasta yürüyerek işine gidebilir. Enjektörlerin iğneleri çok ince olduklarından genellikle ağrısız olarak yapılabilirler ve usta ellerde yapıldıkları yerde kanama veya morluğa neden olmazlar. Derinin en alt tabakasına yapıldıklarında deride bir şişme yaparlar ve bu da kırışıklıkların gerilerek kaybolması veya azalmasına neden olur. Ayrıca dudak bölgesine dolgunluk sağlamak için de yapılabilirler.

Dolgu maddelerinin bu kırışıklık azaltıcı etkileri yüz germe ameliyatlarını nasıl etkiledi? Özellikle alt gözkapağı estetiğinde yanaktaki yağların erimesi ve aşağı sarkması gözkapaklarını yaşlı göstermektedir. Oysa yanakların doldurulması göz kapaklarını daha çukurda bırakmakta ve torbalı görünüm dolaylı olarak ortadan kalkmaktadır. Gözkapaklarına dolgu yapılması bir ameliyattan çok daha kolaydır. Ancak şunu da unutmamak gerekir: İleri derecede sarkmaları olan bir yüzde dolgu maddeleri gevşemiş ve sarkmış bir deriyi gergin bir hale getiremez. Bunun için mutlaka derinin fazla kısımlarının kesilerek alınması lazımdır ve bu da ancak yüz veya gözkapağı germe ameliyatları ile yapılabilir.

Günümüzde biz Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahlar artık dolgu ve germe ameliyatlarını birleştirerek daha küçük kesi ve izler bırakarak yüz ve gözkapağı güzelliğini sağlayabilmekteyiz. Dolgu maddesi olarak da kişinin kendi yağının kullanılması giderek daha popüler olmaktadır. Dolguların küçük şişelerde çok küçük miktarlarda satılmasına karşın genellikle en zayıf kişilerde bile yüze yetecek kadar yağ bulunabilmektedir. Genel inanışın aksine iyi ellerde yapıldığı takdirde yağ dolguları kalıcı olmaktadır ve yan etkileri diğer bütün ticari dolgulardan daha azdır.

Prof. Dr. Ege Özgentaş arasıra hiyalüronik asid dolgusu kullanmasına karşın hastalarında genel olarak yağ dolgusunu tercih etmektedir.

Burun Estetiği Güncelleniyor

Hala dünyada en sık yapılan estetik ameliyatların başını çeken burun estetiği ciddi bir değişim geçirmektedir. Dünyada estetik cerrah sayısının artması ve burun ameliyatlarının ucuzlayarak yaygınlaşması güzel burun anlayışını da değiştirmiştir. Eskiden yalnız ayrıcalıklı kişilerin yaptırabildiği abartılı burun ameliyatları “farkedilme”, “dikkati çekme”, “sınıf göstergesi” gibi mesajlar vermeye yönelik iken günümüzde “farkedilmeden doğal ve güzel görünme” anlayışı ile yaptırılmaktadır. Toplum doğal olmayan komik görüntüler ile “statü kazanılmayacağını” öğrenmeye başladı.

Aşağıda Prof. Dr. Ege Özgentaş ile burun estetiği üzerine yapılan bir söyleşinin videosu bulunmaktadır.

Gıdı Bölgesi Estetiği

Gıdı (veya Gıdık) Nedir?

Gıdı estetiğini anlayabilmek için önce bu kavramın ne olduğuna bakalım. Çene altı ile boyun arasında dik açılı bir geçiş olmalıdır. Yani çene altı düz olmalı ve boyun ile köşe yaparak birleşmelidir. Çeşitli nedenler ile çene altı dolgunlaşır ise boyuna birleştiği bölge tam olarak belli olmayan yumuşak eğimli bir geçiş gösterir. Çene altının dolgun ve sarkık olmasına halk arasında gıdı veya gıdık adı verilir. Bu terim normalde olmaması gereken istenmeyen bir durumu ifade etmek için kullanılır. Örneğin: “gıdısı var”.

Nasıl oluşur?

Genel olarak çene altında dolgunluk olmamalı ve burası düz olmalıdır. Bu bölgenin dolgun ve sarkık görünmesinin başlıca nedenleri şunlardır:

Kilo fazlalığı

Çene altında biriken fazla yağlar boyun ve çene ucu arasındaki açıklığı kapatır ve gıdık oluşturur.

Deri sarkıklığı

Aşırı kilo verme sonrası daha önce dolgun olan çene altı bölgesi boşalsa bile deri esnekliğini kaybetmiş ise tekrar eski gerginliğine dönemez ve sarkık olarak kalır. İçi boş bile olsa bu sarkık deri gıdı görüntüsü yaratır.

Çene ucunun geride olması

Çene ucu olması gereken yerden daha geride ise boyun ile çene ucu arasındaki mesafe kısalır ve bu da çene altı-boyun geçişinin dik açılı değil yumuşak eğimli olmasına yol açar. Ortaya çıkan görüntü gıdı olarak değerlendirilir.

Estetikteki önemi nedir?

Genç ve güzel kişilerde gıdı olmamalıdır. Yani çene altı ile boyun birbirine dik açı yaparak birleşmelidir. Bu geçişin yumuşak bir eğimle olması daha çok yaşlılıkta görülür ve estetiği bozar. Güzel bir boyun görüntüsüne sahip olmak için gıdığın giderilmesi yani çene altının dolgun değil düz olması gereklidir. Genç kişilerde bile gıdı var ise bu estetik açıdan dezavantaj yaratır.

Nasıl tedavi edilir?

Teorik olarak hemen herkes gıdı tedavisinin içi boşaltılarak yapılması gerektiğini düşündüğü için bu tedavi “gıdı aldırma” ismi ile anılır. Bunu sağlamak için pek çok egzersiz veya masaj tanımlanmıştır. Ancak bunların hiçbirinin yararı bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Gıdık tedavisi için bilinen yöntemleri söyle özetleyebiliriz:

Yağların eritilmesi

Çene altı yağlarını eritmek için çeşitli ürünler internet ve başka medya kanalları ile satılmaktadır. Ancak bunların hiçbirinin etkisi bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Deoksikolik asid (deoxycholic acid) ve benzeri maddeler safra içinde mevcuttur ve görevleri yağları eritmektir. Bu maddelerin enjekte edildikleri bölgelerde yağları erittikleri bilinmektedir. Ancak zararları tam olarak değerlendirilemediği için şu an bunların yaygın olarak kullanılmaları sakıncalıdır. Zaten şu ana kadar yalnız ABD ve Kanada’da gıdı yağları eritilmesinde kullanılmak üzere izin almış iki ticari ilaç vardır ve bunlar şimdilik başka ülkelerde satılmamaktadır. Ayrıca kullanımları yeni olduğu için ne kadar başarılı oldukları konusunda yeterli bilgi yoktur.

Yağların emilerek alınması

Liposuction yani yağların emilerek alınması gıdı tedavisinde en sık uygulanan yöntemdir. Ancak deri sarkıklığında fazla yarar sağlamaz. Ayrıca derin bölgelerdeki yağların bu yöntemle alınması her zaman mümkün olmayabilir.

Yağların açık ameliyat ile alınması

En eski ve en iyi sonuç veren ameliyattır. Ancak liposuction işlemine göre daha büyük bir işlemdir. Çene altından küçük bir bölgeden girilerek deri kaldırılır ve alttaki yağlar gözle görünerek gerektiği kadar traşlanır.

Geride olan çene ucunun uzatılması

Çeşitli nedenler ile gelişen çene ucu geriliği hem estetik olarak görüntüyü bozar hem de gıdı görüntüsü yaratabilir. Bu durumda çene altı yağlarının alınması yeterli olmaz. Çene ucunun da çeşitli yöntemler ile öne doğru uzatılması gerekir. Çene ucu uzayınca boyu ile olan mesafesi artar ve açı aradaki açı daralır.

Çene altı gevşek derinin gerginleştirilmesi

Gıdıyı oluşturan çene altındaki yumuşak ve sarkık deri ise tedavi tamamen farklıdır. Bu durumda derinin gerilmesi lazımdır. Deri çeşitli lazer ve mikrodalga ışınları ile bir miktar sıkılaştırılabilir. Ancak ileri durumlarda uygun bölgelerden fazla derinin çıkartılması gerekir ve bu da ameliyat ile gerçekleştirilir.

Hangi tedavi en iyisi?

Estetik ameliyatlar da tıbbın bir parçasıdır ve tıbbın pek çok bölümünde olduğu gibi sorunlar her zaman çözebilecek hazır bir reçete yoktur. Kişinin ve problemin durumuna bağlı olarak hekim her hasta için ayrı bir karar vermek ve uygulamak zorundadır. Prof. Dr. Ege Özgentaş duruma göre liposuction, açık ameliyat ve askılama yöntemlerini birbiri ile kombine bir şekilde kullanarak gıdı tedavisi yapmaktadır.

Zımpara Yöntemi İle Peeling – Dermabrazyon

Kırışıklık tedavisi

https://youtu.be/HMBBZpGmehM
Yüz bölgesi güzellikte çok önemli bir katkı sağlar. Ama yaşlanmanın da en çabuk görüldüğü bölgedir. Yaşlanan yüzde öncelikle lekeler artar, özellikle ince kırışıklıklar artar, yüzün çeşitli bölgelerinde torbalanmalar olur ve yüzün dolgunluğu söner.

Yüzdeki yaşlılık bulgularının her birinin tedavisi farklıdır. Yüzdeki yumuşak doku boşalması yani sönmenin tedavisi yağ dolgusu ile, sarkmaların tedavisi ise germe ile yapılır.

Yüz gençleştirmede kırışıklık tedavisi özellikle önemli bir yer tutmaktadır. Yaşlılıkta görülen ince çizgiler ve kırışıklar ile lekelerin tedavisi farklı yöntemler ile yapılır. Yüz germe ve dolgular bu konuda kalıcı bir çözüm sunmakta zorlanır. Yüzdeki lekelerin ve ince çizgilerin tedavisinde en etkili yol yüz derisini soyma yani peeling işlemidir.

Peeling Nasıl Uygulanır

Peeling çok eski bir tedavi yöntemidir ve genellikle şu şekilde yapılır:

Kimyasal maddeler ile deriyi soyma

Peeling denilen bu işlem çok önceleri fenol (phenol) ve kroton yağı (croton oil) kullanılarak yapılırdı. Daha sonra TCA ve daha farklı asitler kullanılarak uygulandı. Bu maddeler derinin üst tabakalarını yakarak yok eder ve iyileşme sonrası çıkan yeni deri daha güzel görünür.

Laser ışınları ile yakarak soyma

Lazer ışınlarının ısıtarak buharlaştırma etkisi deriyi soyma işleminde de kullanılmaktadır. Bu amaç için üretilmiş pek çok ticari cihaz bulunmaktadır. Farklı dalga boylarında lazer ışınları kullanarak deride bir yanık yarası oluşturulur. Yara iyileşmesi sonucu yeni deri oluşur.

Mekanik aletler ile sürterek soyma (zımparalama)

Aslında en eski yöntemlerden biridir ve bu işlem için çeşitli cihazlar kullanılmıştır. Derinin üst tabakaları nalburlarda satılan zımpara kağıtları ile traşlanabildiği gibi kalın kristalli tuz veya tel bir fırça ile de mekanik olarak soyulabilir. Ama en rahat kullanılan cihazlar tırtıllı yüzeyleri olan ve motor ile hızla döndürülebilen küçük uçlu silindir veya koni şeklindeki uçlardır.

Derinin böyle motorla dönen taş veya tel fırçalar ile soyulmasına tıp dilinde dermabrazyon adı verilir. Deride üst tabakalarda bir yara oluşturduğu için ağrılı bir işlemdir ve anestezi (lokal veya genel) altında yapılması gerekir. Zımparalama işleminde ne kadar derinliğe gidileceği tamamen cerrahın kararına kalmıştır. Ancak yara derinliğinin gözle tesbiti yapan cerrahın deneyimine dayalı bir olaydır. Bunun hem iyi hem de sakıncalı tarafları vardır.

İyi tarafları

Cerrah deriyi soyarken insiyatif tamamen kendi elindedir. Gerekli bölgelerde derin, başka bölgelerde ise yüzeyel soyma yapabilir. İşlem sırasında hangi derinliğe indiğini anında görür ve bu nedenle sonradan beklenmeyen sonuçlar ile karşılaşma olasılığı azdır. Soyma sırasında derinin aşırı ısınıp ısınmadığını kontrol etme şansı vardır. İşlemi yaparken kanama ve görüntüden hangi bölgelerin sağlıklı, hangi bölgelerin sağlıksız olduğunu direk görerek anlayabilir ve derinliğini anında değiştirebilir.

Sakıncalı tarafları

Deneyimsiz ellerde farkına varmadan derin yaralar oluşturulabilir ve istenmeyen sorunlar çıkabilir

Hangi yöntem daha iyi?

Kimyasal soyma (chemical peeling) en kolay uygulanan yöntemdir. Anestezi veya herhangi bir özel ortam (ameliyathane) gerektirmez. Ancak kimyasal maddenin yapacağı yanık miktarını doğru olarak kestirmek her zaman mümkün olmaz ve bazan istenmeyen sorunlar çıkabilir.

Lazer ile soyma (laser peeling) teorik olarak ince şekilde ayarlanabilen bir yöntemdir ancak teknolojiye çok bağımlıdır ve ayarlarda oluşabilecek herhangi bir elektronik bozukluk son derece ciddi sorunlar yaratabilir. Ayrıca lazer ışınlarının başka bölgelere yansıması özellikle gözlerde hasar yapar. Kullanılan cihazlar pahalıdır ve pek çoğunda yenilenmesi gereken tüketim malzemeleri kullanılır.

Mekanik zımpara (dermabrazyon) çok basit aletler ile yapılabilir ve bu nedenle masrafı çok azdır. Ancak ağrılı olduğundan anestezi altında yapılmalı ve deride gözle görünen bir yara oluştuğu için mutlaka ameliyathanede yapılmalıdır. Ayrıca oluşan yaranın iyileşme döneminde bir bakım uygulanması gerekir. Mekanik zımpara sonrası iyileşme işlemin derinliğine göre 4 ile 10 gün arasında görünür. Ancak yeni çıkan deri başlangıçta pembe renktedir ve kolay yaralanabilir. Normal renk ve sağlamlığına kavuşması birkaç ay alır. Bu süre içinde derinin özellikle güneş ışınlarından ve sürtünmelerden korunması gereklidir. Ancak iyileşme döneminde gözlenen bu durumlar diğer peeling yöntemleri için de geçerlidir.

Günümüzde yüz gençleştirme veya tazeleme işlemleri genel olarak ameliyatsız işlemlere kaymıştır. Bunun başlıca nedeni ameliyat ücretlerinin yüksek olması ve insanların iyileşme süresinde işlerine devam edememelerine bağlı maddi kayıplarıdır. Peeling dermabrazyon hariç genellikle ameliyatsız bir işlemdir (bazı lazer cihazları hariç) ve insanları ameliyat kadar korkutmamaktadır. Özellikle lazer teknolojisindeki ilerlemeler derinin yara almadan yenilenmesine olanak sağladığından çok ilgi çekmektedir. Ancak iyileşmede bir kural vardır. Derideki yaralanma ne kadar hafif ise ortaya çıkacak değişiklik de o kadar hafiftir yani etki az veya hiç yoktur. Buna karşılık yaralanma miktarı arttıkça sonuçta görülecek olan değişiklik de o kadar fazla olur. Estetik açıdan ortaya çıkacak değişikliğin olumlu yönde olması gerekmektedir. Aşırı yaralanma iz kalması gibi istenmeyen sonuçlar ortaya çıkartabilir. Yüzdeki soyma işleminin derinliğini ayarlayabilmek bir sanattır. Günümüzde uygulanan mikro deramabrazyon işlemleri hemen hemen hiç görünen bir yaralanma yapmamaktadır. Buna karşılık görünen yararları çok azdır ve fazla sayıda tekrar gerekmektedir. Bu da maliyeti arttırmaktadır.

Sonuç

Kliniğimizde her türlü peeling yöntemi mevcut olmasına karşın Prof. Dr. Ege Özgentaş elle zımparalama (dermabrazyon) yöntemini tercih etmektedir. Yukarıda anlatılan nedenlerle başarılı sonuçlar elde edilmekte ve diğer yöntemlere göre daha fazla hasta memnuniyeti görülmektedir.

Kadınlar Ayaklarını Yılbaşı Partisine Hazırlıyor

Noel Öncesi Ayak Estetiği

Christmas batı kültüründe oldukça önemli bir gündür. Hazırlıkları haftalarca öncesinden başlar ve görkemli kutlamalar yılbaşı olarak da devam eder.

Christmas ve yeni yıl partilerine herkes dikkat çeken kıyafetler ile katılmaya özen gösterirler. Özellikle kadınlar bacaklarını daha çekici göstermek için yüksek topuklu ayakkabıları tercih ederler. Ancak yüksek topuklar ile bütün gece çılgınca dansetmenin bedelini ayakkabılarını çıkardıkları zaman öderler: Terlemiş, şişmiş ve ağrılı ayaklar. Hatta bu durum bazı kadınlarda dansları ve partiyi erken bitirmeye bile yol açabilir.

Noel’e özgü ayak estetiği

Özellikle Avrupa ve Amerika’da bazı kadınlar yüksek topuklu ayakkabıların yol açtığı rahatsızlıkları azaltmak için Noel öncesi ayaklarına estetik yaptırmaktadırlar.

Yüksek topuklar ile uzun süre ayakta kalma ve dansetmenin en belirgin sıkıntısı ayaklardaki terlemedir. Bu hem kötü kokuya hem de deride sürtünme yaralarına yol açar. Ayakların şişmesi de ayakkabının sıkmasına yol açarak rahatsızlık verir.

Botulinum toksini

Botulinum toksini ayak terlemesini azaltır. Toksin ayağın çok terleyen bölgelerinde deri altına enjekte edilir. Batırılan iğnelerin ağrı vermemesi için enjeksiyon öncesi ayak derisine uyuşturucu (anestetik) krem sürülerek beklenir ve böylece iğnelerin ağrısız yapılabilmesi sağlanır. Botulinum toksini terleme giderici etkisini 3 ile 7 gün arasında gösterir ve bu etki en az 3-4 ay devam eder. Bu nedenle Noel partisinden  en az bir hafta önce yapılması önerilir.

Dolgu

Yüksek topukların ikinci bilinen rahatsızlığı ise ayak parmakları ile ayağın birleştiği bölgede görünür. Burası topuklu ayakkabının yere en güçlü bastığı yerdir. Uzun süre hareketli olunduğunda buradaki derin yapılar ayağın diğer bölgelerine göre çok daha fazla basınç altında kaldığında tahriş olarak ağrının ortaya çıkmasına yol açarlar. Bu ağrının azaltılması için en fazla basınç alan bölgelerde deri altına dolgu yapmak ikinci bir yastıkçık oluşmasını sağlar ve baskı hissi ve tahrişi azaltabilir.  Dolgu hazır satılan hiyalüronik asit enjeksiyonları ile yapılabildiği gibi

, kişinin kendi yağ dokusu enjekte edilerek de yapılabilir. Dolgu etkisini yapıldığı andan itibaren göstermeye başlar. Ancak yürürken rahatsızlık vermemesi için en az 2 gün önceden yapılmalıdır. Özellikle ileri yaştaki kadınların ayaklarındaki yastıkçıklar zaman içinde inceldiğinden dolgu çok daha rahatlatıcı olur.

Genellikle dolgu ile botox ayaklara ayni anda yapılır ve daha önce de belirtildiği gibi partiden bir hafta önce yapılması önerilir.

Çağımızda kadınların istekleri estetik ve plastik cerrahinin çalışma alanlarını önemli ölçüde genişletmiştir. Bundan 20 yıl önce bahsedildiğinde gülünç olarak değerlendirilebilecek işlemler günümüzde doğal hale gelmektedir. İleride bunun hiç tahmin edemiyedeğimiz örneklerini görmeye devam edeceğiz.

Işık dolgusu nedir? (video)

Burun ameliyatı

Son 10 yıla kadar estetik ameliyat denilince ilk akla gelen burun estetiği ameliyatı oluyordu ve insanlar bunu kısaca “burun ameliyatı” olarak adlandırıyorlardı. Burun ameliyatlarının çok yapılmasının nedeni hangi kültürden olursa olsun ve giyim tarzı nasıl olursa olsun yüz bölgesinin iletişimde önemli bir bölge olmasıdır. Karşımızdaki ile konuşurken gözlerine bakarken farkında olmadan burnunu da incelemekteyiz. Burun şeklinden memnun olmayan kişiler bunu çok iyi farketmekte ve rahatsızlık duymaktadırlar.

Burun ile yüz arasındaki uyumun önemi çok eskiden beri bilindiğinden burun estetiği hemen hemen ilk ortaya çıkan estetik ameliyattır diyebiliriz. Burun ameliyatları önceleri büyük burunların küçültülmesi amacı ile yapılmıştır. Burada amaç iri, geniş, uzun burunların daha küçük hale getirilmesi idi. İlk zamanlarda yapılan burun ameliyatlarında hemen her vakada burun ucunu oluşturan kıkırdaklar kesilerek kısaltılır ve enleri inceltilir, burun sırtındaki kemik alınır ve burun uzunluğu kısaltılırdı. Bu şekilde her hastaya uygulanan ayni teknik bir süre sonra tipik bir “estetikli burun” görüntüsünün oluşmasına yol açıyordu.

Estetik burun ameliyatlarının ilk yapıldığı yıllarda ücretleri oldukça yüksek idi ve yapabilen kişilerin sayısı da azdı. O yıllarda “ameliyatlı burun” görüntüsüne sahip olmak bazıları için bir ayrıcalık idi ve özellikle bu şekilde farkedilmek hoşlarına gidiyordu.

Günümüzde sosyal yaşam hızla değişmekte ve sağlık alanındaki ilerlemeler birçok ameliyatın (estetik burun da buna dahil) daha fazla cerrah tarafından ve daha ucuz olarak yapılabilmesine olanak tanımaktadır. Günümüzde güzellik anlayışı da değişmektedir. Artık herkes tarafından farkedilen ameliyatlı burun görüntüsü eskisi gibi rağbet görmemektedir. Tersine yüze uyumlu ve doğal görünen burunlar tercih edilmektedir.

Doğal güzelliğe dönüş burun ameliyatlarında önemli değişikliklere yol açtı. Eskiden her hastada ayni şekilde kemik ve kıkırdak çıkartarak yapılan ameliyatların yerine hastaya göre düzenlenen ameliyatlar yapılmaya başlandı. Yeni burun estetiği anlayışına göre bir burunda nelerin değişmesi gerekiyor ise yanlız o bölgelere dokunulmaya başlandı. Ayrıca bazı kişilerde kemik ve kıkırdak çıkartma yerine tersine kemik ve kıkırdak ilave edilmeye başlandı. Bazı burunlarda da fazla olan bölgelerden çıkartılan kemik ve kıkırdaklar ihtiyaç duyulan başka kısımlara taşınmaya başlandır. Bu şekilde kişiye göre planlanan burun ameliyatları eskilerine göre daha güzel sonuçlar vermeye başladı.

Gelişen anestezi teknikleri ve yeni aletler ameliyat sonrası sıkıntıları da çok azalttı. Eskiden hemen hemen her burun ameliyatından sonra burun deliklerine tampon konulurken günümüzde burun ameliyatlarında tampon nadir olarak konulmaktadır. Ameliyat sırasında yalnızca ihtiyaç duyulan bölgelere müdahale yapıldığından yaralanma daha az olmakta bunun sonucu olarak da ameliyat sonrası ağrı çok az olmakta ve iyileşme hızlanmaktadır.

Günümüzde burun ameliyatlarında çok önem verilen bir husus da burun işlevlerini (fonksiyonlarını) bozmamaktır. Burun içindeki her kemik ve kıkırdağın bir görevi olduğu unutulmamalı ve burun iskeleti elden geldiğince korunmalıdır. Burun kıkırdak ve kemiklerinde yapılacak gereksiz çıkartma ve kesmelerin burun görevlerinde ciddi bozukluklar yapma tehlikesi vardır. Biz Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahlar yaptığımız ameliyatlarda güzellik-işlev (fonksiyon) dengesini sürekli korumak zorundayız. Güzel görünmesi uğruna nefes alma işlevi azalmış bir burun nasıl rahatsızlık yaratıyor ise daha iyi nefes aldırmak için burun şeklinin bozulması da ayni derecede rahatsızlık yaratır.

Burun ameliyatları zor ameliyatlar grubundadır. Bunun nedeni ameliyatın tehlikeli veya güç olmasından kaynaklanmamaktadır. Çıkartılacak veya ilave edilecek kıkırdak veya kemikteki bir milimetrelik bir değişiklik çok belirgin görüntü değişikliklerine yol açabilmektedir. Eğitimli her cerrahl burundan kemik veya kıkırdak çıkartabilir. Önemli olan bunları çıkartmak değil ne kadar çıkartılacağına karar vermektir. İşte bu konuda doğru kararın verilebilmesi gerçek bir deneyim ve sanat görüşü istemektedir. Bu deneyimi kazanmak uzun yıllar alabilmektedir.

Son yıllarda çok tartışılan bir konu da burun estetiğini hangi branşın yapmasının uygun olduğudur. Kulak Burun Boğaz anabilim dalı burun bölgesinin hastalıkları ile uğraşmakta ve çeşitli işlevsel ameliyatlar yapmaktadır. Ancak burun estetiği ayrı bir konudur ve Plastik Rekonstrüktif Estetik Cerrahi anabilim dalının işidir. Burun estetiğinde hiçbir hastalığı olmayan sağlıklı bir burun opere edilmektedir ve ameliyat sonrası hem sağlıklı hem de güzel bir burun elde edilmesi beklenmektedir. Bu sanıldığı kadar basit bir iş değildir. Konuya meraklı olanlar bazılarının burun estetiğinden sonra yüzlerine uymayan bir buruna sahip olduklarında yaşadıkları derin hayal kırıklığı ve üzüntüyü çok iyi bilmektedirler. Bunu yaşamamak için doğru hekim seçimi çok önemlidir.

Estetik bir nedenle burun ameliyatı olmak istiyor iseniz Sağlık Bakanlığından Diplomalı bir “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı”na başvurmanızı öneririz. Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği üyesi olmak hekim seçiminiz için ek bir tercih olmalıdır.

İlgili bağlantılar:

m

Ameliyatsız yüz germe güvenli mi?

Son yıllarda “ameliyatsız estetik”, “yemek molası estetiği”, “balık kılçığı ipler”, “örümcek ağı” vs gibi isimler altına anılan ameliyathaneye gerek olmadan ayaktan yapılan ve dikiş atılmayan yüz germeler giderek artmakta ve ilgi çekmektedir. Bütün bu estetiklerde ana işlem muayenehane ortamında lokal anestezi ile bazı özel ipliklerin deri altından geçirilerek yanak ve boyun gibi bölgeleri gerdirmeleridir. Bu işte kullanılan özel ipliklerin önemli bir kısmı kalıcı maddelerden yapılırken bir kısmı da zamanla eriyen maddelerden yapılmaktadır.

Güvenli ellerde yapıldıklarında başlangıçta güzel sonuçlar verebilen bu işlemlerin uzun dönem sonuçları henüz tam değerlendirilememiştir. Pek çok estetik cerrah elde edilen germe işleminin çok az düzeyde olduğu ve bu etkinin bir süre sonra tamamen kaybolduğu görüşündedir (Prof. Dr. Ege Özgentaş da ayni görüştedir).

Pratikte bu tip iğneli ipler ile yapılan işler (üretici firmaların da gayreti ile) çok sayıda pratisyen hekim, dermatolog ve çeşitli branşlardaki hekimler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastalara da bu işlemin zararsız olduğu söylenmektedir.

Ancak durum biraz farklıdır. Her ne olursa olsun uzun bir ipin iğne ile deri altına yerleştirilmesi bir cerrahi işlemdir ve herkesin bildiği gibi iğne damara gelirse kanatır ve sinire değerse zedeler. Ayrıca her bünye farklı olduğundan bir süre sonra (bu yıllar sonra bile olabilir) bu yabancı cisimler en azından iltahap ve akıntı başta olmak üzere çeşitli istenmeyen etkiler yaratabilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında bu işlemi yapan hekimlerin istenmeyen sonuçlar çıktığında bunlar ile de baş edebilecek bilgi ve beceride olması şarttır. İşin kötü tarafı içeri konulan yabancı cisimler sorun çıkarttığında çoğu zaman tek tedavi bunların geri çıkartılmasıdır ve bu da ciddi bir cerrahi işlemdir. Ayrıca bu iplerin sonradan çıkartılmaları konulmalarından çok daha zordur.

Şu anda sonuçları tam olarak değerlendirilememiş olan ameliyatsız, iplikle yapılan yanak ve boyun germe gibi işlemler ileride mutlaka daha başarılı sonuçlar verecek şekilde tasarlanacaktır. Ancak günümüzde bu uygulamaları diplomalı Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanlarına yaptırmanızı öneririz. Bu şekilde istenmeyen sonuçların daha sorunsuz tedavi edilmelerine olanak sağlarsınız.

İstenmeyen bir aksilik ile sonuçlanmış olan bir iplikle germe hastasının nasıl tedavi edildiğini aşağıdaki videoda izleyebilirsimiz: