Ticari Dolgular ve Yağ Dolgusu

Ticari Dolgular ve Kişinin Kendi Yağ Dokusunun Karşılaştırılması

Yaklaşık 1990 ların sonlarına kadar yaşlı yüz görüntüsünü düzeltmek için yapılan estetik ameliyatlar genellikle yüzdeki deri sarkmaların ve kırışıklıkların düzeltilmesini hedef alıyordu. Ancak daha sonra yaşlanmanın yaptığı değişiklikler daha iyi anlaşılmaya başlandı. Özellikle yüz bölgesinde yaşlanma ile birlikte yumuşak dokularda bir erime ve sarkma oluyor. Yaşlanma sırasında en belirgin olarak göz altlarındaki yağ dokuları erir ve buna bağlı olarak derinde olan ve normalde dikkati çekmeyen göz altı yağ torbaları görünür hale gelerek dikkat çekmeye başlar. Ayrıca gözlerin alt iç taraflarındaki yanak kısımlarında yağ dokuları eriyerek “gözyaşı olukları” adı verilen dikine çöküklükler yapar. Ayni şekilde ağız kenarlarındaki yumuşak dokular azalarak buralarda “Marionette Çizgileri” adı verilen oluklar oluşturur. Marionette kelimesi bu bölgeyi çok iyi ortaya çıkaran bir portredeki kadının adından esinlenerek alınmıştır. Modern konsepte yüz yaşlanmasını bir balonun sönmesine benzetebiliriz. Gergin balon sönmeye başlayınca çeperleri buruşmaya başlar. Bunun düzelmesi için kenarların gerilmesi yetmez. İçindeki hacmin de arttırılması gerekir. Yani balon tekrar şişirilmelidir. Bu kavramı yaşlanmış yüzlerin tedavisine uygularsak yaşlı yüzlerdeki doku kaybının yani sönmenin düzeltilmesi gerekir. Bunun için de yüzdeki çökmüş ve sönmüş bölgelerin uygun bir doku veya madde verilerek tekrar doldurulması yani şişirilmesi gereklidir. Bu işi gerçekleştirecek maddeleri sonunda firmalar üretmeyi başardılar ve “dolgu” adı altında piyasaya sürdüler.

Ticari dolgu tipleri

Günümüzün ticari dolgularını iki ana grupta toplayabiliriz.

  1. Vücutta mevcut olan organik yapıları taklit eden ve göreceli olarak doğala yakın maddelerden yapılan dolgular: Bunlar oldukça güvenilir yapıdadır. Enjekte edildikleri bölgede bir süre sonra vücuttaki özel hücreler tarafından yok edilirler. Bu süre aylar veya bir yıldan biraz uzun bir zaman birimi olabilir. Bu nedenle istenen sonuç zamanla azalacağından belli aralıklar ile tekrarlanmaları gerekmektedir. İyi tarafları bunları yok edecek yapılar (enzimler) ticari olarak üretilmektedir. Böylece istenmedikleri durumlarda üzerlerine yapılacak enjeksiyonlar ile eritilebilirler.
  2. İnorganik yani canlı dokularla ilgisi olmayan maddelerden yapılan dolgular: Bunların en önemli özelliği vücut tarafından yok edilemeyişleri yani kalıcı olmalarıdır. Ancak kalıcı olmak olumlu bir özellik gibi görünse de her zaman böyle değildir. Bunları vücuda zarar vermeden yok edecek ticari maddeler mevcut değildir. Bu nedenle istenmeyen bir durum ortaya çıktığında tek seçenek cerrahi olarak çıkartılmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek ise her zaman mümkün olmayabilir.

Ticari dolgu maddelerinin avantajlı yanları:

  • Piyasadan kolayca satın alınabilirler
  • Raflarda oda sıcaklığında uzun süre saklanabilirler
  • Uygulanmaları çok kolaydır. Ucunda iğnesi olan enjektörlerde satılırlar.
  • Herhangi bir anesteziye gerek olmaksızın bir muayene koltuğunda özel bir donanıma ihtiyaç olmadan kullanılabilirler.
  • Etkileri enjeksiyon yapıldığı anda ortaya çıkar.
  • Dolgu yapılan kişi işlemden hemen sonra normal işi ve yaşamına geri dönebilir.
  • Ciddi komplikasyonları göreceli olarak azdır.
  • Tedavi maliyeti göreceli olarak ucuzdur.

Sakıncalı yanları:

  • Piyasada çok sayıda ürün mevcuttur. Hangilerinin güvenli olduğunu saptayacak geçerli bir yöntem yoktur. FDA-(Amerikan) Gıda ve İlaç Yönetimi tarafından onaylanan ürünler güvenli sayılabilir ancak ürünlerin FDA onayı alıp almadıklarını anlamak sıradan kişiler için kolay değildir.
  • Ürünler çok az miktarda dolgu maddesi içerirler. Bu miktar genellikle 1 ml dir. Geniş alanlara dolgu yapmak için çok sayıda ürün kullanmak gerekir bu da maliyeti arttırır.
  • Nadir olarak alerji veya istenmeyen reaksiyonlara neden olabilirler. Bunların ciddiyeti hafif ile çok ağır arasında değişebilir.
  • Ürünlerin güvenliği az miktarlarda kullanıldığında test edilmiştir. Bu maddelerin ayni bölgeye çok fazla miktarlarda enjekte edildiklerinde nasıl yanıt alınacağı genellikle bilinmemektedir.

Kişinin kendi yağ dokusu

Dolgu maddesi olarak kullanılmak üzere başka bir seçenek daha vardır: Kişinin kendisinden alınan dokular. Deri altı dokusu (dermis) kas ve fasya gibi çeşitli dokular dolgu maddesi olarak kullanılabilirler. Ancak en sık kullanılan doku vücutta en bol bulunan ve kullanımı en kolay olan yağ dokusudur. Yağ dokusu karından, belden, bacak içlerinden veya diz içlerinden alınabilir. Ancak alınması bir cerrahi işlemdir ve ağrılıdır. Bunun için bir ameliyathane ve anestezi gerekir. İşlemin büyüklüğüne göre lokal anestezi ile günübirlik yapılabildiği gibi genel anestezi altında ve yatarak yapılmaları da gerekebilir. Yağların alınması küçük veya normal bir liposuction işlemidir. Küçük bir alandan bir enjektör ile ve elle yağlar alınabildiği gibi bir liposuction aleti de gerekebilir. Alınan yağlar enjekte edilmeden önce zenginleştirme işleminden geçirilir. Bu işlem hasta masada iken 15-20 dakika içinde gerçekleştirilebilir. Yağların verilmesi küçük enjektörler ile yapılır. Enjektör uçları normal iğneler olabildiği gibi künt uçlu kanüller (ince borular) da olabilir. Enjeksiyon sonrası değişen ölçülerde morarma (ekimoz) ve şişlik (ödem) görülebilir. Bunların kaybolması bazı kişilerde 3 haftayı bulabilir.

Enjekte edilen yağ dokusunun kalıcılığı

İlk verilişte yağ dokusunun bir kısmı ilk 3-4 ay içinde eriyebilir. Bu erime miktarı işlemi yapan cerrahın deneyimine ve yağ verilen bölgenin kan dolaşımına bağlı olarak %50 ye kadar çıkabilir. Ancak verilen yağın tamamı da tutabilir. Ancak normal koşullarda hiçbir zaman verilen yağın tamamı erimez. Kabaca 4 ay sonra kalan yağ miktarını kalıcı olarak kabul edebiliriz. Kalan miktar istenen sonucu karşılamaz ise 4. aydan sonra ayni bölgeye yeni bir yağ enjeksiyonu daha yapılır. Çoğu zaman ikinci yağ enjeksiyonunda erime miktarı daha az olmaktadır. Çoğu zaman şu şekilde bir mantık yürütülmektedir: Verilen yağların bir miktarı eriyor ise ilk seferde düşündüğümüzden daha fazla yağ verelim ve erime sonrası istediğimiz sonuca ulaşalım. Bu düşünce doğru değildir. Bazı durumlarda hiç veya çok az erime olabilir. Bu durumda bölge istenenden daha kabarık olacaktır ve sonucu olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle doğru karar gerektiği kadar yağ vermektir.

Yağ dokusunun saklanması

İlk ameliyatta alınan yağ dokusunun bir kısmı ileride kullanılmak amacı ile saklanabilir. Yağlar özel derin dondurucularda (-80 dereceye kadar soğutabilen) birkaç yıla kadar saklanabilir. Tekrar kullanılmaları gerektiğinde donmuş yağlar eritilerek enjekte edilebilir.

Maliyet

Yağ dokusu ile dolgu yapılması ucuz bir işlem değildir çünkü alınma işlemi bir ameliyathanede yapılmalıdır. Ameliyathane kullanımı pahalıdır. Buna karşılık derin dondurucuda saklanan yağların eritildikten sonra enjekte edilmeleri lokal anestezi altında günübirlik bir işlem olarak yapılabilir. Bu tür enjeksiyonlar muayene koşullarında gerçekleştirilebilir. Ancak bir ameliyathanede yapılmaları tercih edilmelidir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş 5 ml veya daha fazla miktarlarda dolgu gerektiğinde kişinin kendi yağını kullanmayı tercih etmektedir. Zaten olguların çoğunda bu miktarın çok üzerinde miktarlar kullanılmaktadır. Buna karşılık dudak dolgularında ve az miktardaki yüz dolgularında ticari dolguları kullanmaktadır. Ancak kullanılan dolguların FDA onayı alınmış ürünler olduğuna özen göstermektedir.

Aşağıdaki video 2016 yılında hazırlanmış olsa da hala geçerli olan bilgiler vermektedir.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Yüze yağ dolgusu

Çeşitli dolgu maddelerinin (Restylane, Juvaderm vs.) yüzde dolgu olarak kulanımı oldukça iyi bilinmektedir. Ancak kişinin kendi yağ dokusunun yüz dolgusu olarak kullanılması pek bilinmemektedir. Bu mükemmel dolgu maddesi ile ilgili bilgi edinin:

Dolgu Yüz Germe Yerine Geçer mi?

Yüzdeki kırışıklık ve deri altındaki bazı boşlukları düzeltmek için dolgu kullanılması fikri çok eskidir. Bu amaçla kullanılmak üzere FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Yönetimi) tarafından izin verilen ilk madde ZYDERM’dir. 1981 de piyasaya sürülen bu maddeyi 1985 te ZYPLAST ve 1988 de FIBREL isimli maddeler izlemiştir. Bu maddelerin hepsi kollajen içermektedir ve enjekte edilebilir bir yapıdadırlar. Ancak bu kollajen sığır derisinden üretildiğinden bazı bünyelerde ciddi allerjilere yol açabilmekte idi.

Daha sonraki yıllarda insan vücudunda bulunan hiyalüronik asid (Hyaluronic Acid) içeren maddeler üretilmeye başlandı. İlk piyasaya sürüleni 2003 yılında onay alan Restylane’isimli maddedir. Enjekte edilebilen ve jöle kıvamında olan bu madde allerji ve vücudun kabul etmesi yönünden sığır kollajeninden çok daha güvenli idi ve yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Daha sonra Poly-L-Lactic Acid (PLLA) isimli yeni bir ürün bulundu ve 2004 yılında onay alarak SCULPTRA ticari adı ile satılmaya başladı.

Takip eden yıllarda pek çok yeni ürün değişik isimler altında piyasada görünmeye başladı ve günümüzde FDA onayı olan ve olmayan çok sayıda dolgu maddesi dünyanın her tarafında üretilmekte ve satılmaktadır.

Yukarıda saydığımız bütün dolgu maddeleri enjekte edildikleri bölgede zaman içinde vücut tarafından tamamen eritilip yok edilmektedirler. Bunun hem iyi hem de kötü tarafları vardır. İyi tarafı istenmeyen bir etki yaptıklarında eridikleri için bu istenmeyen etki de zamanla azalıp kaybolmaktadır. Kötü tarafı ise belli aralıklarlar sürekli olarak tekrar uygulanmaları gereğidir. Tüm çalışmalara karşın geçici dolgu maddelerinin ömrü genel olarak bir yıldan daha az olmaktadır. Hatta tekrarlayan enjeksiyonlardan sonra kalıcılık süresi daha da kısalmaktadır.

Günümüzde piyasada erimeyen kalıcı dolgular da satılmaktadır. Örnek olarak polymethylmethacrylate küreleri, kollajen ve lokal anestetik içeren ARTEFILL isimli maddeyi verebiliriz. 2006 yılında onay almasına karşın çok yaygınlaşamamıştır. Bunun en önemli nedeni bu maddelerin enjeksiyonundan sonra eğer istenmeyen bir durum veya görünüm ortaya çıkar ise bu maddelerin temizlenmesinin çok güç hatta imkansız oluşudur. Özellikle iltahap yaptıkları zaman uzun süren akıntılara ve sonuçta istenmeyen izlere neden olabilmektedirler.

Bütün bu teknik bilgilerden sonra dolgu maddelerinin neden ortaya çıktığını inceleyelim. Yaşlılıkta özellikle deride kırışıklık, çöküntüler ve sarkmaların olduğunu herkes bilmektedir. Uzun yıllar yüzdeki kırışıklıkları gidermenin en yaygın yolu yüz germe yani derinin gerilmesi ameliyatları olmuştur. Yüz germe ameliyatları uzun süren masraflı ve az da olsa komplikasyon yani istenmeyen sonuçları olan ameliyatlardır. Sarkmalarda çok iyi sonuç vermesine karşın bazı kırışıklıkların ve çöküntülerin düzeltilmesinde yetersiz kalabilmekte idiler. Oysa dolgu maddeleri enjektör ile çekilip verilmeye hazır jöle kıvamında maddelerdir. Uygulanmaları için özel bir ameliyathane gerekmez. Herhangi bir muayene koltuğu veya masasında ek bir işlem gerektirmeden enjekte edilebilir ve akabinde hasta yürüyerek işine gidebilir. Enjektörlerin iğneleri çok ince olduklarından genellikle ağrısız olarak yapılabilirler ve usta ellerde yapıldıkları yerde kanama veya morluğa neden olmazlar. Derinin en alt tabakasına yapıldıklarında deride bir şişme yaparlar ve bu da kırışıklıkların gerilerek kaybolması veya azalmasına neden olur. Ayrıca dudak bölgesine dolgunluk sağlamak için de yapılabilirler.

Dolgu maddelerinin bu kırışıklık azaltıcı etkileri yüz germe ameliyatlarını nasıl etkiledi? Özellikle alt gözkapağı estetiğinde yanaktaki yağların erimesi ve aşağı sarkması gözkapaklarını yaşlı göstermektedir. Oysa yanakların doldurulması göz kapaklarını daha çukurda bırakmakta ve torbalı görünüm dolaylı olarak ortadan kalkmaktadır. Gözkapaklarına dolgu yapılması bir ameliyattan çok daha kolaydır. Ancak şunu da unutmamak gerekir: İleri derecede sarkmaları olan bir yüzde dolgu maddeleri gevşemiş ve sarkmış bir deriyi gergin bir hale getiremez. Bunun için mutlaka derinin fazla kısımlarının kesilerek alınması lazımdır ve bu da ancak yüz veya gözkapağı germe ameliyatları ile yapılabilir.

Günümüzde biz Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahlar artık dolgu ve germe ameliyatlarını birleştirerek daha küçük kesi ve izler bırakarak yüz ve gözkapağı güzelliğini sağlayabilmekteyiz. Dolgu maddesi olarak da kişinin kendi yağının kullanılması giderek daha popüler olmaktadır. Dolguların küçük şişelerde çok küçük miktarlarda satılmasına karşın genellikle en zayıf kişilerde bile yüze yetecek kadar yağ bulunabilmektedir. Genel inanışın aksine iyi ellerde yapıldığı takdirde yağ dolguları kalıcı olmaktadır ve yan etkileri diğer bütün ticari dolgulardan daha azdır.

Prof. Dr. Ege Özgentaş arasıra hiyalüronik asid dolgusu kullanmasına karşın hastalarında genel olarak yağ dolgusunu tercih etmektedir.

Işık dolgusu nedir? (video)

Dolgu maddelerinin kalıcılığı uzatılabilir mi?

Vücuda yabancı olmayan maddelerden hazırlanan ticari dolgular yüz estetiğinde önemli bir ufuk açmıştır. Ancak bir süre sonra tamamen yok olmalarının önüne geçilememektedir. Ayrıca nadir de olsa arasıra istenmeyen etkilerinin de olması sakınca yaratabilmektedir.

Bazı  estetik cerrahların hastalarına dolgunun etki süresini uzatacak bazı maddeler bildiklerini ve bunları da dolgu ile birlikte yapmayı önerdikleri bilinmektedir. Genel olarak ne oldukları açınlanmayan bu “gizli” yardımcı maddeler neler olabilir?

Dolgunun etkisini uzattığı iddia edilen maddelerin başında botulinum toksini gelmektedir. Deneyimli cerrahların gözlemleri bunun doğru olmadığını göstermiştir. Ayrıca hem botox hem de dolgu maddeleri (hiyaluronik asid ve laktic asid) ile yapılan bilimsel çalışmalarda böyle bir bulguya rastlanmamaktadır.

Botulinum toksini yalnızca kasları hareketsizleştirerek etki eder. Dolgu maddelerinin etkisinin kaybolmasının mekanizması tamamen farklıdır. Zamanla yok olan dolgular hiyaluronik asid ve laktik asid gibi vücut tarafından bilinen maddelerden üretilir. Zararsız olmalarının en önemli nedeni budur. Ama bir süre sonra kişinin vücudu bu maddenin içeride değil de farklı bir yerde yapıldığını anlamakta ve sonunda onu ufak ufak parçalara ayırıp tamamen eriterek yok etmektedir. Bu mekanizma dolgunun hareketli veya hareketsiz bir gölgede olmasına bakmaksızın çalışmaktadır. Örnek verecek olursak yanak bölgesinde kemiğin hemen üstü hareketli bir bölge değildir. Ancak buraya yapılan dolgular da zamanla erimektedir.

Adı verilmeden kullanıldığı iddia edilen diğer madde veya ilaçların da dolgunun yok edilmesine herhangi bir etkisinin olmadığı çok büyük bir olasılıktır.

Öyleyse bazı estetik uzmanları neden böyle bir yola başvuruyorlar? Bunun en önemli nedeni başkalarına göre ayrıcalıkları olduğu izlenimi vermek istemeleridir. İkinci neden ise bir yerine iki farklı işlem yaptıklarını öne sürerek daha fazla maddi kazanç sağlama arzularıdır.

İyi yetişmiş bir estetik cerrah dolgu ile çok iyi sonuçlar alabilir ve bunu belli aralıklar ile tekrarlayarak hastasını yıllarca memnun edebilir. Ama dolguların geçici olması hem hekim hem de hastalarda ister istemez bir rahatsızlık yaratmaktadır. Günümüzde kalıcı dolgu olarak kişinin kendi yağının kullanılması giderek kabul gören bir uygulama olmaktadır. Tek sakıncası bu işlemin dolgu gibi muayenehanede değil bir ameliyathanede yapılıyor olmasıdır. Bu da bir masraf yaratmaktadır. Ancak uzun dönemde düşünüldüğünde yağ enjeksiyonu ile alınan sonuçlar kalıcı olduğundan dolgu maddelerinden daha ucuza gelmektedir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş hastalarında dolgu maddesi olarak yalnız kişinin kendi yağını kullanmaktadır ve insan vücudunda zaruri olmadığı sürece yabancı maddelerin kullanılmaması görüşündedir.

Bıçaksız estetik

Estetik cerrahiye olan ilgi bütün dünyada giderek artıyor. Ancak bu artış göğüs büyütme, karın germe gibi bilinen estetik ameliyatlarda değil daha çok ameliyatsız estetik işlemlerde olmakta.

Günümüz toplumunda çalışan kesim işini ve kazancını sürdürebilmek için durmak bilmeyen bir çaba harcamak zorundadır. Güzel ve dinamik görünmek de iş hayatının önemli şartlarından biridir. Zaman insanların görüntüsünü önlenemez bir biçimde değiştirmektedir. Pek çok insan rakipleri ile baş edebilmek için zamanın oluşturduğu değişiklikleri gidermek veya azaltmak arayışı içindedir. Yaşlanma kaçınılmaz olsa da ihtiyar görüntüden kurtulmak günümüzün estetik işlemleri ile mümkündür.

Çalışan kesimin estetik arayışındaki en önemli engel estetik ameliyatların belli bir iyileşme süresinin olması ve bu süre içinde işe devam edememe zorunluluğu idi. Özellikle botox ve sentetik dolgu maddeleri çalışan kesimde “öğlen yemeği molası ameliyatları” veya “yemek molası güzelliği” gibi kavramları ortaya çıkarmıştır. İnsanlar fazla para harcamadan ve etrafa belli etmeden günlük iş akışını aksatmayacak şekilde yapılan estetik girişimlere çok sıcak bakmaktadırlar.

Çene altı yağ fazlalıkları bizim toplumumuzda gıdı batı toplumunda ise çift çene (double chin) olarak adlandırılır. Tedavisinde buradaki yağların liposuction ile alınması en sık başvurulan yöntemdir. Ancak bu yöntem lokal anestezi ile (uyutmadan) yapılsa bile bir ameliyathane gerektirmektedir ve ameliyat sonrası morlukların kaybolması bir iki hafta gibi bir zaman alır. Oysa bu bölgeye yağları eriten bir madde enjektör ile verilse ve yağlar kendiliğinden herhangi bir görüntü bozukluğu yapmadan kaybolsa ne kadar iyi olurdu. Yağların enjekte edilen bazı maddeler ile eritilmesi fikri eskidir ve bu konudaki çalışmalar tüm hızı ile devam etmektedir. Lipoliz (lipolisis) denilen bu olay vücudumuzda sürekli olarak yaşanmaktadır. Gıda ile aldığımız yağlar safra içinde bulunan bazı maddeler ile parçalanmakta ve bağırsaktan emilebilir hale gelmektedir. Bu erimeyi sağlayan deoksikolik asid (deoxycholic acid) vücuttaki yağları ameliyatsız eritmek için kullanılmış ancak istenilen başarı elde edilememiştir. Yakın zamanlarda üretilen ATX-101 maddesi bu konuda bir ilerleme sağlamıştır. Laboratuarda saf olarak üretilen deoksikolik asit  kullanılarak geliştirilen bu ilaç çene altı yağların eritilmesinde denenmekte ve iyi sonuçlar alınmaktadır. Araştırmalar bu yönde olumlu olarak devam ederse ATX-101 maddesinin bir yıldan daha kısa süre içinde piyasaya sürülmesi ve çene altı yağların eritilmesi için kullanılması beklenmektedir.

Bıçaksız estetik veya batılıların işgalci olmayan (non invasive) estetik dedikleri bu yöntemin çok tutması ve yaygınlaşması tesadüf değildir. Eskiden yalnız biz estetik cerrahların yapabildiği masraflı ve derinlemesine cerrahi bilgi isteyen ameliyatların yerini bir enjektör ile muayenehanede verilebilen maddeler veya bir aletten çıkan ışınlar almıştır. Laser ve diğer ışın kaynaklı cihazlar giderek ucuzlamakta ve kullanımları kolaylaşmaktadır. Bu cihazların çoğu herhangi bir odada hastaya hiçbir uyuşturucu vermeden uygulanabilmekte ve seans sonunda hasta görüntüsünde bozulma olmaksızın günlük içine dönebilmektedir. Bu tip işlemlerin kısa sürede yapılabilmesi çalışanların yemek saatinde ortadan kaybolup yüzüne laser veya botox yaptırdıktan sonra kimseye farkettirmeden işlerine geri dönmelerine olanak sağlamıştır. Yemek molası estetiği bu durumu mizahi olarak anlatan bir deyiştir.

Bıçaksız estetik daha önce hayal bile edemiyeceğimiz girişimlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır:

  • Terleme nedeni ile saç stillerinin bozulmasından rahatsız olanlar saç içine botox yaptırmaktadırlar.
  • Poker oynarken yüz ifadelerinin anlaşılmamasını isteyenler yüzlerini botox ile ifadesiz hale getirmektedirler. Espri anlayışı yüksek olanlar bu işleme Pokertox (poker ve botox’un birleştirilmiş hali) adını vermişlerdir.
  • Baldırları adeleli ve kalın olan kadınlar uzun çizmeler giyebilmek için baldır kaslarına botox yaptırarak inceltmektedirler.

Eğer duymadı iseniz son zamanlarda erkeklerin başvurduğu bir estetik hayretten ağzınızı açık bırakabilir: Torba ütüleme estetiği. Scrotum denilen ve erkeklerin yumurtalarını taşıyan torbanın kıllı ve buruşuk bir derisi vardır. Tüy dökücü ve deri sıkılaştırıcı laserler ile bu bölgeyi gergin ve parlak derili bir hale getirmeyi vaad eden güzellik merkezleri mevcuttur ve hatırı sayılır paralar vererek bu işi yaptıran erkek müşterilerin varlığından bahsedilmektedir.

Bilimsel çalışmalar ve teknolojik cihazlar geliştikçe insanların gelecekte estetik için neler isteyebileceklerini tahmin etmek çok zorlaşmıştır ve muhtemelen bu isteklerin herhangi bir sınırı olmayacaktır. Ancak bunun getirdiği bir tehlikeden de haberdar olmalıyız. Ameliyatsız estetiğin popüler olması bu konuda harcanan paranın dikkat çeken seviyelere yükselmesine yol açmıştır. Paranın olduğu her yerde iş adamları devreye girer. İştah kabartan estetik pazarı uzman hatta hekim bile olmayan pek çok kişinin bu işleri yapmak için kolları sıvamasına yol açmıştır. Ülkemizde ve dünyada saç ekimi yapan iktisat mezunlarının, botox yapan kuaförlerin, liposuction yapılan spa’ların varlığı bilinmektedir. Hükümetler bunlar ile mücadele için kanunlar çıkartsalar da her zaman açıklar bulunmaktadır. Bazı estetik merkezlerinde diplomalı bir hekim sorumlu gösterilmekte ancak birçok işlem aslında yetkisiz kişilerce yapılabilmektedir.

Bıçaksız estetik giderek yaygınlaşsa bile bu girişimlerin de bir riskinin olabileceği daima hatırda tutulmalıdır. Sizlere önerimiz basit olduğunu düşünseniz bile her türlü estetik işleminizi diplomalı bir plastik cerrahi uzmanına yaptırmanızdır.

//

Brezilya’lı TV Sunucusunun Başına Gelenler

Andressa Urach Brezilya’da çok iyi tanınan bir medya meşhuru. Güzel kalçaları ile “Brezilya Miss BumBum” yarışmasında ikinciliği kazanan model ve sunucunun son 5 yılda en az 9 estetik ameliyat yaptırdığı konuşulmaktadır.

Model kalçalarına hydrogel (hidrojel) ve PMMA enjekte ettirerek büyütmüş ancak daha sonra enjeksiyon bölgelerinde rahatsızlık ortaya çıkmıştır. Rahatsızlık giderek artmış ve sonunda enjekte edilen yabancı maddeler iltahap yapmıştır. İltahap sonunda sepsis denilen kana mikrop bulaşması ve bütün vücudu sarması durumu ortaya çıkınca yoğun bakıma yatırılarak tedavisine devam edilmiştir. Halen tedavisi devam etmekte olan sunucunun yavaş yavaş düzelmeye başladığı ancak kalça ve bacaklarında ciddi sekeller kalacağı bildirilmektedir.

Bu durum nasıl ortaya çıktı? Bütün dünyadaki meşhurlar gibi Brezilya’lı Andressa Urach da medyatik estetisyenlerin kurbanı olmuştur. Pek çoğu hekim bile olmayan ancak kendini estetikçi diye tanıtarak reklam kampanyaları ile meşhur olan pek çok sahte estetik cerrah medyada harikalar yarattıkları izlenimi vermekte ve en çok da medya meşhurlarını etkilemektedir. Andressa’nın Estetik ve Plastik Cerrahi diploması olmayan birine bu işlemleri yaptırdığı söylenmektedir.

Hydrogel nedir?

Aslında halk arasında naylon olarak bilinen su tutucu bir maddedir. Bazı ülkelerde dolgu maddesi olarak kullanılmaktadır. Ancak Amerikan İlaç Ajansı (FDA) tarafından onaylanmadığı için Amerika’da kullanılmamaktadır ve FDA onayı alınmadıkça kullanılması genel olarak tavsiye edilmemektedir.

PMMA nedir?

Plymethylmethacrylate (polimetilmetakrilat) olarak bilinen bu kimyasal madde halk arasında akrilik camı olarak bilinir. Tıpta çeşitli kullanım alanları vardır. Göz içine yerleştirilen lensler, ortopedide kemik çimentosu bu maddeden yapılır. Estetikte dolgu maddesi olarak da kullanılır. Ancak bu madde vücutta erimediğinden fazla miktarlarda kullanımı önerilmez.

Prof. Dr. Ege Özgentaş hydrogel ve PMMA maddelerini kullanmamaktadır. Dünyadaki pek çok estetik cerrah gibi en güvenilir dolgu maddesi olan hastanın kendi yağını kullanmayı tercih etmektedir.

İlgili konular:
Ameliyatsız meme büyütme işlemi yapılabilir mi?
Kalça büyütme


//

Dondurulmuş yağ ile yüz estetiği

Yüz Estetiğinde Dondurulmuş Yağ Dokusu

Yüz yaşlanmasında derinin elastikiyetinin kaybolması ve yerçekimi ile sarkması yanında yüz yumuşak dokularının (genellikle yağdan oluşur) erimesi ve yer değiştirmesi de önemli bir etkendir. Yüz Germe Ameliyatı gibi yalnızca deriyi geren cerrahi işlemlerin her zaman istenilen sonucu vermediği iyi bilinmektedir. Dolgu maddeleri yüzde sıklıkla kullanılmaktadır. Estetik cerrahların büyük çoğunluğuna göre en iyi dolgu maddesi gene insanın kendisinden alınandır. Son yıllarda yağ dokusu dolgu maddesi olarak artan sıklıkta kullanılmaktadır. İnsanın kendi yağı yüze enjekte edilerek kesmeli ve dikişli işlemler olmaksızın çok iyi sonuçlar alınabilmektedir. Piyasada satılan dolgu maddelerine göre pek çok üstünlüğü olan yağ dokusunun bir sorunu vardır: Alınışı ağrılı olduğu için ameliyathane şartlarına ve hafif bir anesteziye ihtiyaç olmaktadır. Tekrarlayan yağ enjeksiyonlarında hastanın her seferinde ayrı bir anestezi alması huzursuzluk yaratmaktadır. ONEP Estetik Cerrahi Merkezi ekibi yıllar önce bu işe bir çözüm bulmuştur: İlk operasyonda alınabildiği kadar yağ hastadan alınmakta ve bu yağlar dondurularak saklanmaktadır. Daha sonra yeni yağ enjeksiyonları gerektiğinde ihtiyaç duyulduğu kadar donmuş yağ eritilerek hastaya enjekte edilmektedir. Tedavi maliyetini önemli ölçüde azaltan bu sistemi anlatan bir makale ONEP ekibi tarafından Temmuz 2013 tarihinde “Aesthetic Surgery Journal” dergisinde yayınlanmıştır (Aesthetic Surgery Journal 2013 33: 639).

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Dolgu Maddeleri

Deri Altına Dolgu Yapılması

Yaşlanma üzerinde yapılan araştırmalar yüz yaşlanmasında en önemli olaylardan birinin yüz derisi altındaki yumuşak dokuların ve hatta kemik yapıların bile eriyerek azalmaları olduğunu göstermektedir. Bu bize yaşlanmanın yalnız deriyi etkilemediğini başka dokuların da etkilendiğini öğretmiştir. Bu bilgi yaşlılık tedavisinde yalnız deri germe ameliyatlarının yeterli olmayacağını göstermiştir. Özellikle yüz bölgesinde azalan hacmin bir şekilde yerine konulması gerekmektedir. Hacim (volüm) kaybı yalnız yaşlanma ile ortaya çıkmaz. Kaza, enfeksiyon, hastalıklar ve doğuştan gelen faktörler de çeşitli vücut bölgelerinde çöküklük ve incelmelere yol açmaktadır. Tedavide en mantıklı ve geçerli olan yöntem eksikliği ayni doku ile gidermektir. Vücudun bir parçasından alınan bir dokunun (vücut parçasının) başka bir bölgeye yerleştirilmesine “greft konulması” işlemi denilir. Başlıca greft çeşitleri şunlardır:

Deri greftleri

En sık kullanılan greftlerdir. Ancak  bunlar hacim kazandırmakta oldukça etkisizdir ve daha çok yaralı deri bölgelerine deri yaması yapmak amacı ile kullanılır.

Kıkırdak ve kemik greftleri

Bunlar ancak az miktarlardaki eksiklikleri doldurmak için kullanılır. Bu dokuları fazla miktarda elde etmek mümkün değildir çünkü vücuttaki miktarları sınırlıdır ve genellikle fazlalık göstermezler.

Yağ dokusu

Fazla yağ dokusunun alınması çok eskiden beri uygulanan bir ameliyattır. Ancak eskiden çıkartılan yağ dokuları atılmakta idi. Son yıllarda dolgu maddelerine duyulan ilgi yağ dokusunun değerini ortaya çıkarmıştır. Günümüzde bilinen en iyi dolgu maddesi kişinin kendisinden alınan dokulardır. Bunların başında yağ dokusu gelir. Yağ dokusu eksilmiş yumuşak dokuları ayni yapıda bir kitle olarak yerine koyar. Ayrıca verildiği bölgedeki deriye canlılık ve tazelik getirir. Bunu muhtemelen içindeki vitamin etkisi yapan onarıcı maddeler (büyüme faktörleri ve kök hücreler) sayesinde gerçekleştirmektedir. Yağ ve doku enjeksiyonları şu anda bütün dünyada en çok kullanılan güzelleştirme işlemlerinin başında yer almaktadır. Yağın alınması ağrılı olduğundan ameliyathanede ve anestezi altında (lokal veya genel) gerçekleştirilir. Alınan yağlar saflaştırıldıktan sonra özel iğneler ile deri altına enjekte edilirler. Yağ dokusunun bir avantajı da liposuction ile küçük parçalar halinde alındığında derin dondurucu içinde (-60 ile -80 derecede) saklandığında uzun süre (birkaç yıl) canlı kalabilmesidir. Bu sayede hastaya ileride yeniden dolgu yapılması gerektiğinde yeniden ameliyat ile yağ alınmasına gerek kalmaz. Yalnızca  donmuş yağ eritilir ve ayni kişiye bu yağ dokusu ile dolgu yapılır. Güvenilirlik ve etkisi kanıtlanmış olan bu yöntemi Prof. Dr. Ege Özgentaş sık olarak uygulamaktadır.

Yapay olarak üretilen dolgu maddeleri

1980 li yıllardan beri laboratuvarda üretilen maddelerin dolgu amacı ile kullanılması üzerinde çalışmalar yürütülmektedir. Kısaca incelersek:

Kollajen

Zyderm ve Zyplast adı ile piyasaya sürülmüş ve başlangıçta büyük ilgi görmüştür. Ancak bazı kişilerde alerjiye neden olması ve zamanla erimesi nedeni ile zamanla kullanımı azalmıştır.

Vücuttaki maddeleri taklit eden ticari dolgular

Laboratuvarlarda üretilen sentetik maddelerin dolgu amacı ile kullanılması pratik bir çözüm sağlar. Bu maddelerin başında hyalüronik asit (HA) ve Poli L Laktik Asit gelir. Verilmeye hazır olarak enjektörlerin içinde satıldıkları için kullanımları kolaydır. Poliklinik şartlarında uygulanabilirler. Ancak her iki madde de vücut tarafından bir süre sonra tamamen yok edilmekte yani yapıldıkları bölgede zamanla eriyip kaybolmaktadırlar. HA vücutta bulunan bir maddedir. Bu nedenle enjekte edildiğinde yabancı cisim etkisi yapmaz. Ancak ticari olarak 1 ml lik enjektörlerde satıldığından fazla miktarlarda verilmeye uygun değildir. İyi tarafı ise istenmeyen bir durum ortaya çıktığında başla bir sentetik ilaç tarafından yok edilebilmesidir.

Vücutta mevcut olmayan kimyasal madde içeren dolgular

Son zamanlarda erimeyen kalıcı maddeler de piyasada bulunmaktadır. Fakat vücut için yabancı cisim olarak kabul edilen bu maddelerin sorun çıkardıkları takdirde tedavileri güç olmaktadır. Henüz güvenilir oldukları tam olarak kanıtlanamamıştır. Prof. Dr. Ege Özgentaş bu tür kalıcı dolguları kullanmamaktadır.

Kan ve İçindeki Maddeler

Son yıllarda “Vampir Yüz Germesi (Vampire Face Lift)” veya “Kök Hücre Yüz Germesi (Stem Cell Face Lift)” gibi isimler altında sunulan güzelleştirici enjeksiyon yöntemleri ortaya çıkmıştır. Bu işlemler enjekte edildikleri bölgede hacim artışı sağlamaktan çok derinin tazelenmesi ve gençleştirilmesi amacı ile uygulanır. Burada hastanın kanı alınarak laboratuvara gönderilir. Çeşitli işlemler sonucu kan içindeki bazı maddeler (kök hücreler, plateletler, büyüme faktörleri vs.) yoğun olarak bir sıvı içinde toplanır ve bu zenginleştirilmiş sıvı deri altına enjekte edilerek deride yenilenme sağlanır. Fibroblastlar (deride bulunan özel hücreler) da bu iş için kullanılmaktadırlar. Kulak arkasından deri parçası alınarak içindeki hücreler ayrıştırılıp çoğaltılır ve daha sonra özel bir sıvı içinde deri altına enjekte edilir. Henüz çok yeni olan bu metotların etkinlikleri bilimsel olarak kanıtlanmaya muhtaçtır.