Ticari Dolgular ve Yağ Dolgusu

Ticari Dolgular ve Kişinin Kendi Yağ Dokusunun Karşılaştırılması

Yaklaşık 1990 ların sonlarına kadar yaşlı yüz görüntüsünü düzeltmek için yapılan estetik ameliyatlar genellikle yüzdeki deri sarkmaların ve kırışıklıkların düzeltilmesini hedef alıyordu. Ancak daha sonra yaşlanmanın yaptığı değişiklikler daha iyi anlaşılmaya başlandı. Özellikle yüz bölgesinde yaşlanma ile birlikte yumuşak dokularda bir erime ve sarkma oluyor. Yaşlanma sırasında en belirgin olarak göz altlarındaki yağ dokuları erir ve buna bağlı olarak derinde olan ve normalde dikkati çekmeyen göz altı yağ torbaları görünür hale gelerek dikkat çekmeye başlar. Ayrıca gözlerin alt iç taraflarındaki yanak kısımlarında yağ dokuları eriyerek “gözyaşı olukları” adı verilen dikine çöküklükler yapar. Ayni şekilde ağız kenarlarındaki yumuşak dokular azalarak buralarda “Marionette Çizgileri” adı verilen oluklar oluşturur. Marionette kelimesi bu bölgeyi çok iyi ortaya çıkaran bir portredeki kadının adından esinlenerek alınmıştır. Modern konsepte yüz yaşlanmasını bir balonun sönmesine benzetebiliriz. Gergin balon sönmeye başlayınca çeperleri buruşmaya başlar. Bunun düzelmesi için kenarların gerilmesi yetmez. İçindeki hacmin de arttırılması gerekir. Yani balon tekrar şişirilmelidir. Bu kavramı yaşlanmış yüzlerin tedavisine uygularsak yaşlı yüzlerdeki doku kaybının yani sönmenin düzeltilmesi gerekir. Bunun için de yüzdeki çökmüş ve sönmüş bölgelerin uygun bir doku veya madde verilerek tekrar doldurulması yani şişirilmesi gereklidir. Bu işi gerçekleştirecek maddeleri sonunda firmalar üretmeyi başardılar ve “dolgu” adı altında piyasaya sürdüler.

Ticari dolgu tipleri

Günümüzün ticari dolgularını iki ana grupta toplayabiliriz.

  1. Vücutta mevcut olan organik yapıları taklit eden ve göreceli olarak doğala yakın maddelerden yapılan dolgular: Bunlar oldukça güvenilir yapıdadır. Enjekte edildikleri bölgede bir süre sonra vücuttaki özel hücreler tarafından yok edilirler. Bu süre aylar veya bir yıldan biraz uzun bir zaman birimi olabilir. Bu nedenle istenen sonuç zamanla azalacağından belli aralıklar ile tekrarlanmaları gerekmektedir. İyi tarafları bunları yok edecek yapılar (enzimler) ticari olarak üretilmektedir. Böylece istenmedikleri durumlarda üzerlerine yapılacak enjeksiyonlar ile eritilebilirler.
  2. İnorganik yani canlı dokularla ilgisi olmayan maddelerden yapılan dolgular: Bunların en önemli özelliği vücut tarafından yok edilemeyişleri yani kalıcı olmalarıdır. Ancak kalıcı olmak olumlu bir özellik gibi görünse de her zaman böyle değildir. Bunları vücuda zarar vermeden yok edecek ticari maddeler mevcut değildir. Bu nedenle istenmeyen bir durum ortaya çıktığında tek seçenek cerrahi olarak çıkartılmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek ise her zaman mümkün olmayabilir.

Ticari dolgu maddelerinin avantajlı yanları:

  • Piyasadan kolayca satın alınabilirler
  • Raflarda oda sıcaklığında uzun süre saklanabilirler
  • Uygulanmaları çok kolaydır. Ucunda iğnesi olan enjektörlerde satılırlar.
  • Herhangi bir anesteziye gerek olmaksızın bir muayene koltuğunda özel bir donanıma ihtiyaç olmadan kullanılabilirler.
  • Etkileri enjeksiyon yapıldığı anda ortaya çıkar.
  • Dolgu yapılan kişi işlemden hemen sonra normal işi ve yaşamına geri dönebilir.
  • Ciddi komplikasyonları göreceli olarak azdır.
  • Tedavi maliyeti göreceli olarak ucuzdur.

Sakıncalı yanları:

  • Piyasada çok sayıda ürün mevcuttur. Hangilerinin güvenli olduğunu saptayacak geçerli bir yöntem yoktur. FDA-(Amerikan) Gıda ve İlaç Yönetimi tarafından onaylanan ürünler güvenli sayılabilir ancak ürünlerin FDA onayı alıp almadıklarını anlamak sıradan kişiler için kolay değildir.
  • Ürünler çok az miktarda dolgu maddesi içerirler. Bu miktar genellikle 1 ml dir. Geniş alanlara dolgu yapmak için çok sayıda ürün kullanmak gerekir bu da maliyeti arttırır.
  • Nadir olarak alerji veya istenmeyen reaksiyonlara neden olabilirler. Bunların ciddiyeti hafif ile çok ağır arasında değişebilir.
  • Ürünlerin güvenliği az miktarlarda kullanıldığında test edilmiştir. Bu maddelerin ayni bölgeye çok fazla miktarlarda enjekte edildiklerinde nasıl yanıt alınacağı genellikle bilinmemektedir.

Kişinin kendi yağ dokusu

Dolgu maddesi olarak kullanılmak üzere başka bir seçenek daha vardır: Kişinin kendisinden alınan dokular. Deri altı dokusu (dermis) kas ve fasya gibi çeşitli dokular dolgu maddesi olarak kullanılabilirler. Ancak en sık kullanılan doku vücutta en bol bulunan ve kullanımı en kolay olan yağ dokusudur. Yağ dokusu karından, belden, bacak içlerinden veya diz içlerinden alınabilir. Ancak alınması bir cerrahi işlemdir ve ağrılıdır. Bunun için bir ameliyathane ve anestezi gerekir. İşlemin büyüklüğüne göre lokal anestezi ile günübirlik yapılabildiği gibi genel anestezi altında ve yatarak yapılmaları da gerekebilir. Yağların alınması küçük veya normal bir liposuction işlemidir. Küçük bir alandan bir enjektör ile ve elle yağlar alınabildiği gibi bir liposuction aleti de gerekebilir. Alınan yağlar enjekte edilmeden önce zenginleştirme işleminden geçirilir. Bu işlem hasta masada iken 15-20 dakika içinde gerçekleştirilebilir. Yağların verilmesi küçük enjektörler ile yapılır. Enjektör uçları normal iğneler olabildiği gibi künt uçlu kanüller (ince borular) da olabilir. Enjeksiyon sonrası değişen ölçülerde morarma (ekimoz) ve şişlik (ödem) görülebilir. Bunların kaybolması bazı kişilerde 3 haftayı bulabilir.

Enjekte edilen yağ dokusunun kalıcılığı

İlk verilişte yağ dokusunun bir kısmı ilk 3-4 ay içinde eriyebilir. Bu erime miktarı işlemi yapan cerrahın deneyimine ve yağ verilen bölgenin kan dolaşımına bağlı olarak %50 ye kadar çıkabilir. Ancak verilen yağın tamamı da tutabilir. Ancak normal koşullarda hiçbir zaman verilen yağın tamamı erimez. Kabaca 4 ay sonra kalan yağ miktarını kalıcı olarak kabul edebiliriz. Kalan miktar istenen sonucu karşılamaz ise 4. aydan sonra ayni bölgeye yeni bir yağ enjeksiyonu daha yapılır. Çoğu zaman ikinci yağ enjeksiyonunda erime miktarı daha az olmaktadır. Çoğu zaman şu şekilde bir mantık yürütülmektedir: Verilen yağların bir miktarı eriyor ise ilk seferde düşündüğümüzden daha fazla yağ verelim ve erime sonrası istediğimiz sonuca ulaşalım. Bu düşünce doğru değildir. Bazı durumlarda hiç veya çok az erime olabilir. Bu durumda bölge istenenden daha kabarık olacaktır ve sonucu olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle doğru karar gerektiği kadar yağ vermektir.

Yağ dokusunun saklanması

İlk ameliyatta alınan yağ dokusunun bir kısmı ileride kullanılmak amacı ile saklanabilir. Yağlar özel derin dondurucularda (-80 dereceye kadar soğutabilen) birkaç yıla kadar saklanabilir. Tekrar kullanılmaları gerektiğinde donmuş yağlar eritilerek enjekte edilebilir.

Maliyet

Yağ dokusu ile dolgu yapılması ucuz bir işlem değildir çünkü alınma işlemi bir ameliyathanede yapılmalıdır. Ameliyathane kullanımı pahalıdır. Buna karşılık derin dondurucuda saklanan yağların eritildikten sonra enjekte edilmeleri lokal anestezi altında günübirlik bir işlem olarak yapılabilir. Bu tür enjeksiyonlar muayene koşullarında gerçekleştirilebilir. Ancak bir ameliyathanede yapılmaları tercih edilmelidir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş 5 ml veya daha fazla miktarlarda dolgu gerektiğinde kişinin kendi yağını kullanmayı tercih etmektedir. Zaten olguların çoğunda bu miktarın çok üzerinde miktarlar kullanılmaktadır. Buna karşılık dudak dolgularında ve az miktardaki yüz dolgularında ticari dolguları kullanmaktadır. Ancak kullanılan dolguların FDA onayı alınmış ürünler olduğuna özen göstermektedir.

Aşağıdaki video 2016 yılında hazırlanmış olsa da hala geçerli olan bilgiler vermektedir.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Doğal Dolgu Maddesi: Yağ Dokusu

Kök Hücreli Yağ Enjeksiyonu

Son yıllarda piyasaya sürülen yapay dolgu maddeleri yüz estetiğinde önemli ilerlemelere yol açmıştır. Dolgular muayenehane ortamında uygulanabilir ve özel donanıma ihtiyaç göstermezler. Bu nedenle hem estetik ve plastik cerrahlar hem de dermatoloji uzmanları tarafından yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Ancak bu ticari dolguların büyük bir kısmının etkisi geçicidir. Kalıcı dolguların ise ne kadar güvenli oldukları kuşkuludur. Dolguların diğer bir dezavantajı ise çok küçük dozlarda paketlenmiş olarak satılmalarıdır. Genellikle 1 ml hacmindeki enjektörler içinde satılırlar ve küçük alanlarda kullanılabilirler. Geniş bölgeleri doldurmak için uygun değillerdir. Ayrıca içindeki madde ne olursa olsun bütün ticari dolgular vücut için birer yabancı cisimdir ve bazı bünyelerde istenmeyen etkilere yol açabilirler. Piyasadaki dolguların en uygun ve güvenli alternatifi kişinin kendi yağ dokusudur

Yağ dokusunun alındığı bölgeler

Dolgu amacı ile yağ alınacak ise öncelikle kişinin fazla yağ birikmesinden rahatsız olduğu herhangi bir yeri var mı o araştırılır. Öncelikle bu bölgeden yağ alınır. Ancak zayıf kişilerden bile belli bölgeleri dolduracak kadar yağ alınabilir. Sık olarak yağ alınan bölgeler şunlardır:

  • Karın duvarı
  • Bel bölgesi
  • Sırt
  • Bacaklar
  • Basen bölgesi
  • Diz içleri
  • Kalçalar

Dolgu amacı ile yağ alınması

Kişinin yağının alınması bir ameliyattır ve mutlaka ameliyathanede yapılmalıdır. Ameliyatın büyüklüğünü kullanılacak yağ miktarı belirler. Yüz bölgesine yağ enjeksiyonu yapılacak ise 4-5 ml ile 50 ml arasında yağ yeterlidir. Buna karşılık meme veya kalça büyütme işlemleri için litrelerce yağ gerekebilir. Eğer küçük miktarlarda yağa gereksinim var ise bu işlem hasta tam uyutulmadan sakinleştirme ve lokal anestezi ile yapılabilir. Geniş bir enjektöre iğne yerine ucu künt, kenarlarında delikleri olan çelikten bir boru (kanül) takılır. Bu kanül yağ alınacak bölgenin içine deride açılan küçük bir delikten yerleştirilir. Enjektörün pistonu geri çekilerek içinde bir hava boşluğu yaratılır ve bu hava boşluğu kaybedilmeden enjektör ileri geri hareket ettirilerek yağ dokusu enjektör içine emilir. Bu şekilde yağ çekilmesi yavaş ve yorucudur. Bu nedenle meme büyütme ve kalça büyütme gibi ameliyatlarda yeterli olmaz. Yukarıdaki örneklerdeki gibi çok miktarda yağa gereksinim olacak ise genel anestezi altında liposuction pompası ile klasik liposuction yapılır. Ancak alınan yağlar steril yani mikropsuz bir kavanoz içinde biriktirilir. Yağ dokusu alınırken dikkat edilmesi gereken bir husus da yağın tek bir bölgeden değil geniş bir bölgeden azar azar alınmasıdır. Tek bir alandan fazla miktarda yağ alınması burada çukur oluşmasına yol açar ve çirkin görünür.

Yağ dokusu ve kök hücrelerin enjeksiyon öncesi hazırlanması

Son yıllarda kök hücrelerin doku yenilenmesinde çok yararlı etkileri olduğu saptanmıştır. Yağ dokusu vücutta en fazla kök hücre içeren dokudur. Tek başına verildiği zaman bile içerisinde yeterli kök hücre mevcuttur. Ancak yağ çekildiğinde içinde ölü hücreler, kan, serum ve vücut sıvıları bulunabilir. Bunları elimine ederek saf enjeksiyonluk yağ elde etmek için bir elek ile sıvılar süzülür ve katı yağ parçacıkları elde edilir. Saflaştırmanın bir başka yöntemi ise santrifüj denilen bir cihazda yağın tüpler içine konularak hızla döndürülmesidir. Bu işlem sonunda yağ ve sıvılar içerdikleri maddelere göre tüp içinde farklı bölgelerde toplanırlar. Kök hücrelerin toplandığı bölgedeki sıvı çekilir. Katı yağ hücreleri dışındaki sıvılar atılır. Daha önce toplanan kök hücreden zengin sıvı yağ dokusunun içine katılır.

Yağ nasıl enjekte edilir?

Yağın vücuda verilmesi ayni toprağa tohum atılması gibidir. Tohumları toplu halde birbirine yapışık ekerseniz verim alamazsınız. Ayni şekilde yağ dokusu da küçük damlacıklar halinde verilmelidir. Yani her yağ damlasının bütün etrafı sağlıklı ve damarlı dokular ile çevrili olmalıdır. Bu durumda küçük damlacığın içine kan damarlarının ilerlemesi ve onu canlı tutması kolay olur. Yağ dokusu bir topak halinde verilir ise içine kan damarları ilerleyemez ve verilen yağ dokusu ölür (nekroz olur) ve vücut tarafından tamamen temizlenip yok edilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında yağ vermek için en uygun yöntem küçük bir enjektör ve ucuna takılmış ince bir borudur. Bu borulara kanül adı verilir. En uç kısımları sivri değil yuvarlaktır ve uca yakın kısımlarında yanlarda delikler vardır. Borunun ucu etrafa zarar vermemesi ve damarların içine kolayca girmemesi için düzgün şekilde yuvarlatılmıştır. Yağ verilecek bölgeye küçük bir delik açılır ve enjektörün ucundaki boru bu delikten içeri sokulur. Yağ dokusu içeri verilirken enjektör sürekli hareket ettirilir ve yağ değişik yerlere damla damla verilir. Bu şekilde küçük yağ parçacıklarının birbirlerine temas etmeden düzgün şekilde yerleşmeleri sağlanır.

Yağ enjeksiyonu sonrası bakım

Yağ verilen bölgelerde çok küçük delikler dışında bir yara olmadığında özel bir kapatmaya gerek yoktur. Ancak verilme bölgelerinde şişlik (ödem) ve morluklar olabilir. Bunları azaltmak için 24 saate kadar aralıklı soğuk tatbiki yapılır. Yağların verildiği bölgelerde genellikle ağrı olmaz. Buna karşılık yağ alınan bölgelerde liposuction ameliyatında olduğu gibi şişlik, morluk ve ağrı olabilir. Ama bunlar abartılacak düzeyde değildir. Lokal anestezi ile yapılan işlemlerde hasta ameliyat sonrası normal giysileri ile evine gidebilir ve istirahat gerekmez. Ameliyat sonrası ilk günde hasta normal banyo yapabilir. Yağ alınan bölgelere korse giydirilmesi isteğe bağlıdır. Korse kullanmak hareketlerde bir rahatlık sağlar ama kullanmayanlarda sonuçlar değişmez.

Enjekte edilen yağın kalıcılığı

Yağ dokusu doğru alınır ve verilirse tutar yani damarlanır ve kalıcı hale gelir. Ancak verilen yağlardan yalnız canlı olanlar kalır. Ölü dokular temizlenip yok edilir. Bu nedenle yağı alırken hücrelerin ölmemesi için özen gösterilmelidir. Kalıcılık için ikinci önemli kural verilirken birbirinden ayrı damlacıklar halinde verilmesidir. Özenli yapılmış bir yağ enjeksiyonunda verilen yağın en az %50 si yaşar. Bu oran bazı durumlarda %90 ı geçebilir. Ancak verilen yağın ne oranda yaşayacağını önceden kesin olarak bilmek mümkün değildir. Genel ölçü yağ enjeksiyonundan 3 ay sonra kalan yağ miktarı artık kalıcıdır diyebiliriz. Hastalarımız bize çoğu zaman şu öneriyi yapıyorlar: “mademki verilen yağın bir kısmı eriyecek önceden biraz fazla verin ve iyileşme sonrası kalan miktar yeterli olsun”. Mantıklı gibi görünse de gerçekte bunu yapmak doğru değildir. Çünkü eriyecek miktar önceden kesinlikle bilinemez. Fazla verilen yağ erimez ise o bölgede kalıcı şişlik oluşur ve bunu düzeltmek ilave yağ vermekten çok daha zordur. Ayrıca fazla verilen yağın sıkışıklık nedeni ile erime oranı daha yüksek olur. Bütün bu nedenlerden her bölgeye gerektiği kadar yağ verilir ve 3 aydan sonra erime olan bölgelere bir kez daha yağ verilir. Bu ikinci kez verilen yağ miktarı daha az oranda erir ve genellikle yeterli olur. Nadir durumlarda ayni bölgeye üçüncü kez yağ enjekte edilmesi gerekebilir.

Yağ dokusunun saklanması

Yağ dokusunun ilk verilişte bir kısmı eriyebilir ve 3 aydan sonra biraz daha yağ enjekte etmek gerekebilir demiştik. Yağ dokusunun enjekte edilmesi kolay bir işlemdir. Genellikle lokal anestezi altında günübirlik bir ameliyat olarak yapılır ve hastalar ameliyattan hemen sonra normal yaşamlarına dönebilirler. Ancak yağın alınması daha ağrılı ve sorunludur. Ayrıca daha pahalı bir işlemdir. Bu nedenle ilk ameliyatta verilmesi planlanan miktardan daha fazla yağ alınır. Gerekli miktar kullanıldıktan sonra kalanı sıvı azot içinde şoklanarak dondurulur ve sonra özel derin dondurucuda -80 derecede saklanır. Bu şekilde yağları yıllarca bekletmek mümkündür. İlk yağ verilmesinden 3 ay sonra eğer ikinci bir yağ verilmesine gereksinim duyulursa derin dondurucudan ihtiyaç kadar yağ çıkartılarak eritilir ve lokal anestezi altında verilir. Ancak güvenli olması için bu işlem de poliklinik koşullarında değil de ameliyathanede yapılır.

Yağ enjeksiyonu riskleri

Yağ dokusu eğer damar içine kaçar ve dolaşıma katılırsa çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Ancak doğru teknik kullanıldığında enjekte edilen yağın damar içine girmesi son derece zordur. Bu risk çok daha akıcı olan ticari dolgu maddelerinde kat kat daha yüksektir.

Sonuç olarak kişinin kendi yağının dolgu olarak kullanılması yani yağ dolgusu güvenli, etkili ve kalıcı bir operasyondur. Ticari dolgulara göre dezavantajı bir ameliyathanede yapılma zorunluluğu olmasıdır. Buna karşılık kalıcı oluşu dikkate alınırsa uzun dönemde ticari dolgulara göre daha güvenli ve ekonomik bir seçenektir.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Yüze yağ dolgusu

Çeşitli dolgu maddelerinin (Restylane, Juvaderm vs.) yüzde dolgu olarak kulanımı oldukça iyi bilinmektedir. Ancak kişinin kendi yağ dokusunun yüz dolgusu olarak kullanılması pek bilinmemektedir. Bu mükemmel dolgu maddesi ile ilgili bilgi edinin:

Işık dolgusu nedir? (video)

Göğüs Büyütme

Neden meme büyütme?

Memeler yalnız bir besleme organı değil ayni zamanda kadın cinselliğini de belirleyen bir organdır. Estetik açıdan aşırı büyük memeler ne kadar görüntü bozukluğu yaratıyor ise normalden küçük memeler de ayni derecede rahatsızlık yaratır.

Normal meme nedir?

Normal meme hangi boyutlarda olmalı? Bu ırklara ve coğrafi bölgelere göre değişmektedir. Afrika, Orta Doğu, Akdeniz Ülkeleri’nde ortalama meme boyutu 400 ml yani yaklaşık iki yumruk büyüklüğünün biraz fazlası iken Japonya, Çin, Kuzey Avrupa Ülkeleri’nde 200 ml hacminde bir meme normal sayılabilmektedir. Memelerin büyüklüğünün bebeği beslemede çok fazla rolü yoktur. Çünkü gebelikteki hormonal etkiler ile meme bezleri genişlemekte ve bebeği beslemeye yetecek kadar süt üretebilmektedir. Süt verme olayı bittikten sonra memeler tekrar eski boyutlarına dönebilmektedir.

Memelerin hacim ve şeklinin daha çok güzellik ve cinsellik yönünden önemi büyüktür. Küçük memeler kadın psikolojisinde önemli olumsuzluklara yol açar.

Göğüs büyütme tarihçesi

Hekimler baştan beri göğüs büyütme için meme içine ilave madde yerleştirmek gerektiğinin farkında idiler. Bu iş için tarih boyunca çeşitli maddeler denenmiştir. Bunlar arasında parafin, tenis topu, kadavradan alınan yağ gibi pek çok madde sayılabilir. Ancak bunların hepsi vücut tarafından yabancı madde olarak algılanıp dışarı atılmaya çalışılmış ve çok ciddi sağlık sorunlarına yol açmıştır. 1960 lı yıllarda silikon meme protezlerinin ortaya çıkması ile göğüs büyütme ameliyatlarında çok hızlı bir artış görülmeye başlanmıştır.

Meme büyütme metodları

Günümüzde göğüs büyütme başlıca iki yolla yapılmaktadır:

  1. Yapay protezler
  2. Hastanın kendi dokuları

Yapay protezler

Günümüzde en çok kullanılan yapay madde silikondur. Ancak silikonun vücut tarafından iyi kabul edilmesi için son derece saf olması gerekir. Bu da masraflı bir işlemdir. Kaliteli silikon protezler daha saftır ve bu ölçüde de daha pahalıdır. Silikon ömür boyu vücutta kalması planlanarak konulur. Bu nedenle bilinmeyen firmalardan alınmamalı ve en kaliteli marka kullanılmalıdır.

Silikon meme protezleri meme dokusunun altına veya göğüs kasının altına yerleştirilebilir. Bu hekimin tercihidir. Her iki yöntem ile de çok iyi sonuçlar elde edilmektedir.

Hastanın kendi dokuları

Son 10 yılda kişinin kendi yağ dokusu ile yapılan meme büyütmelerin sayısı giderek artmaktadır. Yağ dokusu kişinin karın, bel sırt, bacak çevresi gibi bölgelerinden alınarak meme içine ve çevresine enjekte edilir.

Yağ enjeksiyonu ile yapılan göğüs büyütmelerin bazı avantajları vardır. Enjeksiyonun yapıldığı yer ve miktar kontrol edilebildiğinden memelere istenilen şekil rahatlıkla verilir. Vücut tarafından yabancı madde olarak algılanmaz ve bir kere tuttuktan sonra ömür boyu ayni yerde kalır. Kişinin kilo alması ve zayıflaması durumunda verilen yağ da civardakiler ile ayni oranda büyüyüp küçülerek görüntünün devamlı olarak doğal kalmasını sağlar.

Ancak yağ ile yapılan meme büyütmenin bazı istenmeyen yönleri de vardır. Çok zayıf kişilerde ihtiyaca yetecek kadar yağ bulunamayabilir. Ayrıca bir seferde verilen yağların %60 ile %80 i tutar ve kalan kısımları erir. Yağın erimesi yaklaşık 3 ay içinde tamamlanır. Bu nedenle yağ ile yapılan büyütmelerde 3 aydan sonra ihtiyaç duyulur ise yeniden yağ enjekte etmek gerekebilir. Ancak bu işlemin birkaç kez tekrarlanması yeterlidir ve istenilen büyüklüğe ulaşıldıktan sonra ortaya çıkan şekil kalıcı olmaktadır. Tabii kalıcı derken yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkacak şekil bozukluklarını kasdetmiyoruz.

Sonuç

Kadın güzelliğinde çok küçük memeler hiçbir zaman çekici olmamıştır. Bu nedenle ufak göğüslü kadınların göğüs büyütme arzusu devam edecektir. Teknoloji bu soruna güzel çözümler sunmaktadır. Günümüzdeki eğilim memelerin yabancı protezlerden çok kişinin kendi dokuları ile büyütülmesi yönündedir.

Meme büyütmede silikon protezlerin rakibi yağ enjeksiyonu

Meme büyütme ameliyatı hala tüm dünyada en sık yapılan estetik ameliyatların başını çekmektedir.

Meme büyütme ameliyatında en sık kullanılan metod silikon meme protezleri kullanmaktır. 1960 lı yıllarda kullanılmaya başlayan silikon meme protezleri giderek her yıl geliştirilmekte, giderek daha saf silikon içermekte ve daha güvenli hale getirilmektedir.

Ancak ne kadar güvenli olurlarsa olsunlar silikon protezler vücut için bir yabancı maddedirler. İnsanların önemli bir kısmında silikon vücut tarafından zararsız olarak algılanıp iyi kabul görmektedir. Ancak düşük bir oranda da olsa bazı bünyeler silikonu rahat kabul etmemektedirler. Bu durumda silikon etrafında “kapsül” adını verdiğimiz koruyucu bir duvar oluşmakta ve kişide çeşitli rahatsızlıklar yaratmaktadır. Bu bu rahatsızlık nadiren silikon protezin çıkartılmasına neden olacak kadar ileri düzeyde olabilmektedir.

Yağ enjeksiyonları 30 yıldan uzun bir süredir deri altındaki küçük çöküklükleri doldurmak için kullanılmaktadır. Ancak son 15 yılda bu konuda yapılan çalışmalar enjekte edilen yağların tutma yani kalıcı olma şansını büyük ölçüde arttırmıştır.

Yaşam boyunca çeşitli olaylar (kaza, tümör çıkartılması, felç gibi hastalıkların sekelleri, doğuştan olan bozukluklar) insan vücudunda büyük miktarda yumuşak doku eksikliğine yol açabilmektedir. Bunun en bilinen örneği kanser nedeni ile memenin alınmasıdır. Meme kanseri ameliyatı sonrası ortaya çıkan eksikliğin düzeltilmesi Plastik Rekonstrüktif Cerrahi’nin başarı ile gerçekleştirdiği işlemlerden biridir. Tıpta “meme rekonstrüksiyonu” diye bilinen yeni meme yapılması önceleri çeşitli vücut dokularına yer değiştirme ve/veya silikon protezler kullanılarak yapılmakta idi. Başarılı sonuçlar alınmasına karşın bu işlemler genellikle ciddi operasyonlar ile gerçekleştirilebiliyorlardı.

Memesi alınan kişinin kendi yağı enjekte edilerek yapılan yeni memeler önceleri pek çok cerrah tarafından eleştiri ile karşılandı. Ancak zaman içinde çok güzel sonuçların ortaya çıkması bu metodun giderek daha fazla kabul görmesini sağladı.

Yeni meme yapımında gözlenen bu başarı yağ enjeksiyonlarının meme büyütme işlemlerinde de kullanılmasına yol açtı. Yağ enjeksiyonunun silikona göre en büyük avantajı vücudun kendisine ait bir doku olması ve bir kere tuttuktan sonra uzun dönemde herhangi bir sorun çıkarmamasıdır. Meme büyütme veya yeni meme oluşturma için verilen yağların zamanla erime riski geçmişte uzun süre tartışılmış ve bu metodun rağbet görmemesine neden olmuştu. Ancak son gelişmeler doğru bir teknik ile enjekte edilen yağın çok yüksek oranda tuttuğunu ve kalıcı olduğunu göstermiştir. Bu işi doğru yapabilen cerrahların elinde yağ enjeksiyonları mükemmel sonuçlar vermektedir.

Yağ enjeksiyonları ile meme büyütme veya yeni meme yapma işleminde en büyük sorun kişinin yeterli yağının olmadığı durumlardır. Çok zayıf kişilerde yeterli yağ bulmak sorun olabilmektedir. Böyle durumlarda zorlukla alınan az miktadaki yağın tamamının tutması çok büyük bir önem kazanmaktadır. Ne kadar zayıf olursa olsun herkeste deri altında bir miktar yağ vardır. Bu yağları zedelemeden alabilen teknikler geliştirilmektedir. Bunlardan biri de su basıncını kullanarak yağları canlı olarak küçük parçalara ayırmak ve dışarı çekmektir. Piyasada bu işi yapan aletler mevcuttur ve her yıl gelişmiş modelleri çıkmaktadır. Ayrıca eskiden ultrasonik enerji ile parçalanarak çekilen yağların ölü olduğu ve işe yaramıyacağı düşünülürken son zamanlarda bu şekilde çekilen yağların da enjekte edildiğinde tuttuğunu yani vücutta kaldığını bildiren cerrahlar da mevcuttur.

Prof. Dr. Ege Özgentaş uygun hastalarında hem meme büyütme hem de memesi alınmış kişilerde yani meme yapma işleminde kişinin kendi yağını enjekte etmeyi tercih etmektedir.

Yağ enjekte ederek meme büyütme veya yenisini yapmanın bir dezavantajı da çok seanslı bir işlem olmasıdır. Enjekte edilen yağ diğer sağlam dokular arasında küçük parçalar halinde dağılmalıdır. Bir yere topak halinde yağ kitlesi verildiğinde genellikle kan damarları topağın içine giremediğinden yağlar canlı kalamamakta ve ölerek erimektedir. Meme kanseri sonrası göğüs duvarında çok ince bir deri ve göğüs kasları kalmaktadır. Bu bölgeye verilebilecek yağ miktarı sınırlıdır. Bu miktar verilip tutması beklendikten sonra (genellikle 3 veya 4 ay alır) yeni bir yağ enjeksiyonu yapılabilir. Daha önce verilen yağlar da bir hacim sağladığından bu kez daha fazla miktarda yağ verme olasılığı vardır.

Çok seanslı ameliyatlar genellikle hastaları korkutur. Bunun en önemli nedenlerinden biri her seferinde genel anestezi almak ve hastanede yatmaktır. Yağ alınması anestezi altında yapılması gereken bir işlemdir ve genellikle tam (genel) anestezi daha rahat bir ortam sağlar. Buna karşılık yağların enjekte edilmesi lokal anestezi altında yapılabilecek daha kolay bir işlemdir. Prof. Dr. Ege Özgentaş meme büyütme yapacağı hastalarda ilk ameliyatta ihtiyaçtan daha fazla yağ almakta ve kullandıktan sonra kalanının dondurarak saklamaktadır. İkinci seansta (3-4 ay veya daha fazla bir süre sonra) daha önce dondurulan yağların ihtiyaç duyulan kadarı eritilmekte ve hastayı uyutmadan lokal anestezi ile ilgili bölgelere enjekte edilmektedir. Hastanede yatmaya gerek göstermeyen bu işlem sonrası hasta hemen günlük hayatına devam edebilmekte ayni gün banyosunu yapabilmekte ve önemli bir ağrı veya rahatsızlık duymamaktadır. Bu metod tedavi masraflarını da önemli ölçüde azaltmaktadır.

Araştırmalar ve teknik ilerledikçe yağ enjeksiyonlarının öneminin ve kullanım alanlarının çok genişleyeceği açıktır.

Silikon protez üreticileri şimdiden gelecekte ürünlerinin ne kadar satılacağını hesaplamaya ve önlem almaya başladılar sanırım.

İlgili bağlantılar:

Yuvarlak popo yeniden moda

Kalça Dolgunlaştırma Modası

Ortaçağ ve rönesans ressamlarının resimlerindeki kadın bedenleri genellikle geniş kalçalı ve dolgun yapılı olarak görülmektedir.

Özellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren başta Amerika olmak üzere Avrupa ve dünyanın çeşitli bölgelerinde güzel kadın vücudu algısı değişikliğe uğradı. Düz kalçalı, bir deri bir kemik incecik modeller genç kızlar tarafından örnek alınmaya başlandı.

Latin ülkelerinin kadınları ise dolgun kalça ve göğüsleri ile gurur duymaktan hiç vazgeçmediler.

Amerikalılar son yıllarda belirgin kalçaların kadın güzelliğinin doğal bir parçası olduğunu yeniden farketmeye başladılar. Avrupa’nın da Amerikalıları taklit etmesi uzun sürmedi. Bu farkındalıkta Jennifer Lopez, Kim Kardashian gibi ünlülerin büyük rolü olduğunu belirtmek gerek.

Artık kadınlar dolgun ve yuvarlak görünümlü kalçalara sahip olmak istiyorlar. Moda dünyasının bu isteğe cevabı hemen geldi. Giyenlere dolgun kalça görüntüsü veren popoları dolgulu pantolonların satışı Amerika’da hızla artmaya başladı. Eskiden kalça zayıflatılır ilanları veren jimnastik salonları şimdi kalça geliştirilir ilanları vermeye başladılar.

Estetik cerrahi bu konuya en uygun ve kalıcı çözümü çeşitli ameliyatlar ile sağlamaktadır.

Modalar her zaman değişir ancak kadına dişiliği kazandıran en önemli iki bölgenin göğüsler ve kalçalar olduğu gerçeği kolay kolay değişmeyecek gibi görünmekedir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş kalça dolgunlaştırma işlemlerinde kişinin kendisinden alınan yağ dokusunu kullanmayı tercih etmektedir.

İlgili bağlantı: Kalça Estetiği

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Burun Estetiğinde Yağ Dolgusunun Yeri

Burun Estetiğinde Yağ Dolgusu

Yüz estetiğinde çığır açan dolgu maddeleri başlangıçta burun estetiğinde fazla yer bulamadı. Bunun nedenleri yüz bölgesinin aksine burun derisinin ince olması, altında yok denecek kadar az bir yağ tabakası olması ve burun şeklini esas olarak kıkırdak ve kemik yapıların belirlemesi idi.

Başarısız sonuçlanan burun estetiklerinde daha sonra yeni bir ameliyat ile burun şekli düzeltilebilir. Ancak bu düzeltme ameliyatları sınırsız sayıda yapılamaz. Her estetik burun ameliyatından sonra burun derisine giden kan miktarında azalma olur. Deneyimli ellerde bu azalma önemsenmeyecek kadar az olabilir. Ancak özensiz yapılan ve tekrarlayan burun ameliyatları sonrası burun derisi ciddi zarar görebilir.  Bu şekilde derisi sağlıklı olmayan ve yıpranmış burunlarda yeni estetik ameliyatlar risklidir. Sağlığını kaybeden deri ameliyat sonrası çürüyebilir ve tolere edilmesi güç görüntü bozuklukları ortaya çıkartabilir.

İyi sonuç alınmayan burun ameliyatlarının düzeltilmesi için genellikle eksik dokuların yerine konulması gereklidir. Eksik dokular ise kemik ve kıkırdak olduğu için çok kez burun sırtına bu dokulardan oluşan bir yama konulma işlemi yapılır. Vücuttan alınıp burun içine konulan kemik veya kıkırdak yamaların tutması yani çevre dokulara damar kökleri ile bağlanıp yaşaması için etrafında kan damarlarından zengin bir ortamın olması gereklidir. Oysa her bir ameliyat burundaki kan damarlarının sayısını azaltır. Burun derisi en fazla kan damarı içeren bir organ olmasına rağmen yıpranır. Yakın zamana kadar yıpranmış burun derisini tekrar canlandıracak ve kalınlaştıracak bir seçenek yok idi.

Son yıllarda kişinin kendisinden alınan yağ dokusunun başka bölgelere verildiği zaman üzerindeki derinin canlılığını belirgin olarak arttırdığı bilinmektedir.

Amerikan Estetik Cerrahi Derneğinin dergisinde yayınlanan bir çalışma (1) tekrarlayan yağ enjeksiyonlarının burun derisindeki hasarlara çare olabileceği göstermiştir. Geliştirilen bu yöntemde hastanın kendi yağı alınmakta ve daha sonra özel bir borucuk (kanül) içinden burun derisi altına enjektör ile verilmektedir. Yağ enjeksiyonunun ileride tekrarlanabileceği dikkate alınarak ilk operasyonda fazla miktarda yağ alınmakta ve ihtiyaç kadarı kullanıldıktan sonra kalanı donmuş durumda saklanmaktadır. Yayınlanan makalede 5 yılda bu yöntemle tedavi edilen 300 den fazla hastanın sonuçları açıklanmıştır. Burun derisindeki hasarı onarabilmek için bazı hastalarda bir kez yağ enjeksiyonu yeterli olurken ileri hasarlı derilerde iyi sonuç almak için aralıklı olarak 2 ile 6 arasında,  aşırı derecede hasar görmüş derilerde ise daha fazla sayıda yağ enjeksiyon gerektiği belirtilmiştir. Yağ dokusunun iyileştirici etkisi ile burun derisi sağlıklı bir hale geldiken sonra eğer gerekiyorsa ilave estetik ameliyat risksiz olarak gerçekleştirilebilmiştir.

Yağ hücrelerinin gençleştirici ve iyileştirici özelliği burun estetiğinde yeni olanaklar ortaya sunmaktadır. Birkaç kez başarısız estetik geçirdikten sonra derisi yıprandığı için artık düzeltilemez kabul edilen burunlar için tedavi şansı oluşmuştur.

İlgili Yazılar:

(1) O. Onur Erol. Microfat Grafting in Nasal Surgery. Aesthetic Surgery Journal. July 2014 34: 671-686,


//

Dondurulmuş yağ ile yüz estetiği

Yüz Estetiğinde Dondurulmuş Yağ Dokusu

Yüz yaşlanmasında derinin elastikiyetinin kaybolması ve yerçekimi ile sarkması yanında yüz yumuşak dokularının (genellikle yağdan oluşur) erimesi ve yer değiştirmesi de önemli bir etkendir. Yüz Germe Ameliyatı gibi yalnızca deriyi geren cerrahi işlemlerin her zaman istenilen sonucu vermediği iyi bilinmektedir. Dolgu maddeleri yüzde sıklıkla kullanılmaktadır. Estetik cerrahların büyük çoğunluğuna göre en iyi dolgu maddesi gene insanın kendisinden alınandır. Son yıllarda yağ dokusu dolgu maddesi olarak artan sıklıkta kullanılmaktadır. İnsanın kendi yağı yüze enjekte edilerek kesmeli ve dikişli işlemler olmaksızın çok iyi sonuçlar alınabilmektedir. Piyasada satılan dolgu maddelerine göre pek çok üstünlüğü olan yağ dokusunun bir sorunu vardır: Alınışı ağrılı olduğu için ameliyathane şartlarına ve hafif bir anesteziye ihtiyaç olmaktadır. Tekrarlayan yağ enjeksiyonlarında hastanın her seferinde ayrı bir anestezi alması huzursuzluk yaratmaktadır. ONEP Estetik Cerrahi Merkezi ekibi yıllar önce bu işe bir çözüm bulmuştur: İlk operasyonda alınabildiği kadar yağ hastadan alınmakta ve bu yağlar dondurularak saklanmaktadır. Daha sonra yeni yağ enjeksiyonları gerektiğinde ihtiyaç duyulduğu kadar donmuş yağ eritilerek hastaya enjekte edilmektedir. Tedavi maliyetini önemli ölçüde azaltan bu sistemi anlatan bir makale ONEP ekibi tarafından Temmuz 2013 tarihinde “Aesthetic Surgery Journal” dergisinde yayınlanmıştır (Aesthetic Surgery Journal 2013 33: 639).

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Diz altı ince bacaklarda estetik

Bazı kadınlarda diz üstü kısımlar normal olduğu halde diz altı bölgesi çok ince olabilir. Bu durum bacak estetiğini olumsuz etkiler. Tedavide diz altı bölgeleri doku enjeksiyonu ile kalınlaştırılır. Daha seyrek olarak baldır bölgesine protez konularak kalınlaşma sağlanabilir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş tedavide hastanın kendi yağını bu bölgeye enjekte etmeyi tercih etmektedir.


//