Kök hücreler geleceğe dair mucizeler mi vadediyor?

Gazetelerde çıkan mücizevi iyileşme haberleri kök hücrelerinin sıradan insanlar tarafından bile tanınmasını sağladı. Şeker hastalığı, kalp hastalıkları, felç ve bunamanın kök hücreler ile tedavi edilebileceği konusundaki umutlar canlılığını korurken bu hücrelerden laboratuvarlarda yeni organlar üretmek çabası tüm hızıyla devam etmektedir.

Günümüz dünyasının hızlı büyüyen ekonomik çarklarından biri olan güzellik sektörü bu pastadan payını almak için kolları sıvadı. Kök hücre ile yüz güzelleştirme, kök hücre ile gençleştirme vs gibi isimler altında bu hücreler bir gençlik pınarı gibi gösterilmeye başlandı.

Kök hücre nedir?

Bilimsel olarak “stem cell” olarak isimlendirilen kök hücreler esas olarak yumurta (embryo) da bulunurlar. Ancak gelişme tamamlandıktan sonra da vücutta kök hücrelerin varlığı gösterilmiştir.

Kök hücreleri diğerlerinden ayıran en önemli özellikler şunlardır:

  1. Kök hücreler herhangi bir aidiyet göstermezler. Yani kas hücresi, sinir hücresi, kan hücresi deri hücresi gibi bir farklılaşmaları yoktur.
  2. Kök hücreler uzun süre bulundukları bölgede uykuda kalabilirler ancak emir aldıklarında uyanarak bölünüp çoğalmaya başlarlar.
  3. Kök hücreler emir aldıklarında farklılaşmaya başlayabilirler. Yani kas, sinir, kan, deri hücresi gibi bir aidiyete bürünüp bu hücrelerin görevlerini yapmaya başlarlar.

Yara iyileşmesi kök hücre faaliyetlerine iyi bir örnektir. Bir yaralanma olduğunda uyumakta olan hücreler uyanmakta, hızla çoğalmaya ve farklılaşmaya başlamaktadırlar. Yaralanmanın olduğu bölgede toplanıp bozulan dokuların onarımını sağlamakta ve işleri tamamlandığında çoğalmayı durdurup tekrar uyku haline dönmektedirler. Hayatta kalmamızı sağlayan bu mükemmel mekanizmanın nasıl yürüdüğü henüz çözülememiştir.

Günümüzde kök hücre tedavisi başlangıç aşamasındadır. Damardan verilen veya düzeltilmesi istenen bölgeye enjekte edilen kök hücrelerin burada hayatta kalması, çoğalması ve bozuk olan şeyleri onarması beklenmektedir. Görev tamamlandıktan sonra da kök hücrelerin uykuya geçmesi umulmaktadır. Ancak bu kök hücrelerin kendilerine verilen görevi nasıl anlayacakları henüz bilinmemektedir.

Örnek verecek olursak hastalıklı bir kalp kası içine verilen kök hücrenin bu kastaki hastalığı nasıl anlayıp nasıl tedavi edeceği bilinmemektedir. Kök hücrelerin çok akıllı oldukları ve kalp kasındaki bozukluğu kendiliğinden anlayıp düzelteceği varsayılmaktadır. Ayni kök hücreler beyin dokusuna verildiğinde hasarlı beyini farkedip onaracağı ama sağlam beyinde herhangi bir faaliyet yapmayacağı varsayılmaktadır.

Bütün bu varsayımlarda kontrolun nasıl sağlanacağı bilinmemektedir. Hasta bölgeyi iyileştirme özelliği olduğu düşünülen kök hücrelerin sağlam dokuda kontrolsüz üreme (yani kanser) yapmaması için nasıl bir önlem alınması gerektiği bilinmemektedir.

Kök hücrelerin yağ dokusunda da bulundukları gösterilmiştir. Yağ enjeksiyonu yapılan bölgelerde deride gözlenen yenilenme ve tazelenmenin kök hücrelerden kaynaklandığını düşünenler vardır. Bu konudaki çalışmalar devam etmekle birlikte henüz sonuçlanmamıştır.

Özetliyecek olursak geleceğin mucize tedavisi olarak bilinen kök hücrelerin bugün emekleme aşamasında olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Ayni kök hücrelerin yüze verilince gençleşme sağlayacağını, saça verildiğinde dökülmeyi önleyip yeni saç çıkmasına yol açacağını ve felçli bölgeye verildiğinde felçi düzelteceğini beklemek günümüzde fazla iyimserliktir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş kök hücre tedavilerini estetik amaçlı yağ enjeksiyonları ile sınırlı tutmaktadır.

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Estetikte erkekler kadınları yakalayabilir mi?

Kadın erkek eşitliğinin çok tartışıldığı günümüzde hep kadınların talepleri gündeme gelirken bir konuda erkekler sessiz sedasız kendi haklarını öne çıkarmaya başladılar: Estetik.

Amerikan Estetik Cerrahi Derneği’nin (ASAPS) istatistiklerine göre son 15 yılda erkeklere uygulanan estetik cerrahi işlemlerinde %100 den fazla artış olmuştur. Erkeklerin görüntüleri ile ilgili farkındalıkları daha önce hiç olmadığı kadar artmıştır.

Eskiden yalnız kadınların estetik uğruna herşeyi göze alacağı varsayılırdı. Oysa günümüzün erkekleri de bu konuda kadınlardan geri kalmamaktadır. Yüze giden bir burun, belirgin alt çene yapısı, kırışıklıklardan arındırılmış bir yüz, baklava dilimi şeklindeki karın görüntüsü, kaslı omuz ve pazular, adeleli bir göğüs ve şekillendirilebilecek saçlar için erkekler biz estetik cerrahlara başvurmaktadırlar.

Erkekleri estetiğe iten koşulların başında sağlıklı ve dinamik görünmek güdüsü gelmektedir. Özellikle orta ve ileri yaş erkekler mesleklerindeki konumlarını sürdürebilmek ve daha gençler ile rekabet edebilmek için buna ihtiyaç duymaktadır. İkinci önemli neden ise kadınlara cazip görünme isteğidir.

Amerika’da yapılan istatistiklere göre erkeklere yapılan estetik ameliyatlarda ilk üç sırayı büyümüş memelerin alınması (jinekomasti), burun estetiği ve saç ekimi almaktadır. Türkiye’de ise muhtemelen burun estetiği ilk sırayı almaktadır.

İnsanlar var olduklarından itibaren güzelliğe önem vermişlerdir. Bu nedenle erkeklerdeki estetiğe düşkünlük artışı doğal karşılanmalıdır.

İlgili konular:
Jinekomasti (Gynecomastia)
Burun estetiği
Saç ekimi

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Sen neymişşin be botoks?

Hanımların daha güzel görünme isteklerini karşılamak için geliştirilen yaratıcı çözümler bazan bizleri bile şaşırtabiliyor.

Amerikada bir hekim baldırları (baldır diz ile ayak bileği arasındaki kısma verilen isimdir) kalın olduğu için istediği stilde çizme giyemiyen kadınların sorununa bir çözüm bulmuş. Her iki baldır kaslarına botoks yaparak bunların incelmelerini sağlıyormuş. Bu sayede istediği çizmeyi giyebilen kadınlar çok mutlu oluyorlarmış. Botoksun adeleleri felç edici etkisi vardır ve çalışmayan adele küçülür. Ancak bacak adeleleri yürümemiz için gereklidir ve yapılabilecek bir hata aylarca yürüme bozukluğu ile sonlanabilir.

İkinci haber ise yine Amerikalı hekimlere ait. Terleme ve yağlanma nedeni ile kadınların saç stillerinin bozulmasını önlemek için kafa derisi içine botoks yapan güzellik merkezleri varmış. Botoks ter bezlerinin salgısını azaltır. Bu nedenle terleme sorunlarının tedavisinde kullanılır. Koltuk altı, el ve ayak terlemelerinde sık olarak kullanılan botoksun baş terlemesinde de kullanılması pek sık rastlanan bir şey değildir. Demek ki bazı hanımların saç stiline harcadıkları para botox masrafından daha fazla oluyor ki bu işlemi tercih ediyorlar.

İlgili konular:


//

Selfie çılgınlığı estetik cerrahiyi nasıl etkiledi?

Cep telefonlarının kameraları geliştikçe bunlarla kendi resmini çekme işlemi yani selfie giderek yaygınlaşıyor. Genellikle öz güven sahibi olan ve yüz görüntüsünü beğenen kişiler sık sık yüz selfie’leri çekerek sosyal mediada paylaşmakta ve bir şekilde güzellikleri ile gurur duydukları mesajı vermektedirler.

Özellikle adolesan çağındakiler arasında yaygın olan selfie komedyen Ellen DeGeneres’in Oscar törenindeki selfie’si ve Danimarka başbakanı Helle Thorning-Schmidt’in Amerikan Başkanı Barac Obama ve İngiltere Başbakanı David Cameron ile birlikte çektirdiği selfie tüm dünyada en çok paylaşılan fotoğraflar arasına girmiştir.

Ancak selfie çekip paylaşmaya istekli olmayanlar da var. Yüz görüntülerini beğenmeyen kişiler selfie paylaşma konusunda çekingen davranabilmektedirler. Bu kişiler selfie paylaşan arkadaşlarının yanında eziklik hissetmemek için imkanları var ise estetik ameliyat ile rahatsız oldukları görüntülerini düzelttirme arayışı içine girmişlerdir.

Reuters haber ajansına göre selfie modası çıktıktan sonra Amerika’da burun estetiğine olan istek artmıştır. Bu modadan yararlananlar yalnızca estetik cerrahlar ile sınırlı kalmamıştır. Makyaj uzmanları da selfie modasının yaygınlaşması ile kendilerine olan başvuruların arttığını belirtmişlerdir.

Teknoloji ve sosyal medya bütün kızı ile günlük yaşamımızı derinden etkilemeye devam etmektedir.

Burun estetiği
Yüz estetiği

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Uzun yaşamanın en son keşfedilen sırrı: Kendini genç hissetmek

İnsanların medeniyet kurduğu onbinlerce yıldan bugüne ilk öğrendikleri ve hiç değimeyen gerçek her canlının bir gün öleceğidir. Buna karşılık uygarlıktaki ilerleme ile birlikte insan ömrünün giderek uzadığı da bir gerçek.

Sağlıklı ve uzun yaşam konusunda her gün yeni bilgiler ediniyoruz. Son olarak JAMA intenal medicine isimli bilimsel dergide yayınlanan bir araştırma kendisini gerçek yaşından daha genç hisseden insanların diğerlerinden daha uzun yaşadığını göstermiştir.

Kendini olduğundan daha genç hissedenler genellikle hayata iyimser açıdan bakan, kendine güvenli ve vücut görüntüleri ile barışık insanlardır. Diğerlerinden daha uzun yaşamalarının nedeni tam olarak bilinmese de  bu, stres ve hayatın güçlükleri ile daha iyi başa çıkabilme becerileri sayesinde olabilir.

Bir insanın kendisini olduğundan daha yaşlı hissetmesinin sebeblerinin başında sağlık sorunları ve vücut görüntülerinden mutsuz olmaları gelir.

Estetik cerrahi ile daha barışık olacağınız bir görüntüye kavuşmanız kendinize güveninizi arttıracağı gibi ruh sağlığınız ve belki de yaşam sürenizde size olumlu katkılar sağlıyacaktır.

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Kilo vermek çok mu zor?

Şişmanlık ve fazla yağlar konusunda sizlere yazılar yazan bir hekim olarak fazla kiloların ne kadar zararlı ve estetik dışı olduğunu en iyi bilen kişilerden biri olmama rağmen son 5-6 yılımı sürekli kilo alarak geçirdim.

Ağırlığım 93 kiloya çıktığında birden kendime sordum: Ben ne yapıyorum? Kilo almamın nedenleri çok açık. Yemek yemeyi sevmem ve hareketsizlik. Peki bunların çaresi yok mu? Elbette var. Bilimsel olarak şişmanlık gereğinden fazla kalori almak yüzünden ortaya çıkar. Her gün yediğim miktarlardan daha az yersem zayıflamamam mümkün değil. Aldığım kaloriyi daha fazla harcamanın en kolay yolu ise günlük yürüyüşümü arttırmak.

yag-birikimi

Fazla yağlardan nasıl kurtuluruz?

sismanlik

Aşırı şişmanlık ve estetik

Ben de çok iyi bildiğim ancak hep ihmal ettiğim bu iki yöntemi ciddi olarak uygulamaya başladım. Her zaman yediğim yemeklerde hiçbir kısıtlama yapmadan miktarları yarıdan daha fazla azalttım. Birçok yere arabamla girmektense yürüyerek gitmeyi tercih ettim.

Aradan 11 ay geçti. Şu anda 75 kiloyum. Kendimi çok daha zinde hissediyorum. Gece horlamalarım hemen hemen kayboldu. Her türlü yemeği yediğim için hiçbir şeyin yokluğunu hissetmiyorum. Ama belirlediğim miktardan bir lokma fazlasını da almıyorum.

Peki bu durumun istenmiyen etkileri de oluyor mu? Evet. Bütün giysilerim bol geldiği için ciddi bir giyim masrafı yapmak zorundayım. Eee bu da işin bedeli.

Yaşadıklarımı sizin de yaşamanızı öneririm. Bu arada şunu da belirtmekte fayda var: Benim kadar iradeli olamıyorsanız size cerrahi olarak da yardımcı olabiliriz 🙂

Sağlık Turizminde Dubai Türkiye’yi Geçti

Modern ve ultralüks yaşamı, zenginliği ve ihtişamı ile Dubai ortadoğuda bir çok konuda lider olmaya çalışıyor. Son yıllarda sağlık turizminde de iddialı olduklarını ortaya koydular.

Kayıtlara göre bir yıl önce Türkiye’ye gelen sağlık turisti sayısı 110.000 iken Dubai’ye gelen sağlık turisti sayısı 120.000 olmuştur. Hekim ve hastane sayısı açısından Türkiye kıyaslanamayacak kadar daha büyük olduğu halde Dubai neden daha fazla turist çekiyor? Bunun yanıtı kısaca zengin insanlara tıbbi tedavi yanında arzuladıkları konfor ve eğlenceyi sağladıkları için olabilir. Fiyatları açısından pek çok Avrupa ülkesinden daha ucuz olmayan Dubai’ye tedavi için gelenleri en çok cezbeden şey kendilerine verilen olağanüstü lüks hizmet ve değer.

Ülkemiz Dubai gibi dışarıdan doktor ithal etmeden (şimdilik!) kendi yetiştirdiği değerler ile tıp konusunda dünyanın pekçok ülkesinden daha önde olmasına karşın sağlık turizminden yeterli payı hala alamamakta. Bunda en büyük etmen verdiğimiz sağlık hizmetinde aranan konfor ve lüksün ekonomik yetersizlik yüzünden tam olarak sağlanamaması olabilir.

Her ne kadar Dubai kadar lüks olmasa da verdiğimiz hizmetin bilimsel olarak ve sonuçları ile Dubai’den aşağı kalmadığını, hatta daha iyi olduğunu orada ameliyat olmuş yabancı hastalarımızdan görüyoruz.


Uluslararası bir toplantıda

Prof. Dr. Ege Özgentaş ve Prof. Dr. Onur Erol uluslararası bir toplantıda Türkiye’yi temsilen bir aradalar

Prof. Dr. Ege Özgentaş Dünya Kongresinde

2013 yılında Şili’de yapılan Dünya Plastik Cerrahi (IPRAS) kongresinde Prof. Dr. Ege Özgentaş kendi geliştirdiği kepçe kulak tedavi yöntemini sundu.

ONEP Kurucuları Bir Arada

ONEP Tıp Merkezinin temeli 1985 yılında İstanbul Şişli Halaskargazi Caddesi’nde faaliyete geçen “Şişli Estetik Cerrahi Merkezi”ne uzanır. “Şişli Estetik Cerrahi Merkezi” kurucuları eşleri ile birlikte geçmişi andılar. Sağ baştan sola doğru Prof. Dr. Ege Özgentaş, Prof. Dr. Gürhan Özcan, Prof. Dr. Onur Erol, Uğur Özgentaş, Dr. Sevinç Erol ve Nerrin Özcan.