Tatuaj (dövme) silinebilir mi?

Dövmeler insanlık tarihi kadar eskidir. Her kültürde mevcut olan dövmeler farklı amaçlar ile yapılmıştır. Çeşitli sosyal veya dini topluluklara olan aidiyetleri gösterdikleri gibi, bazan suçluların tanımlanması için de kullanılmışlardır.

1970 lerden itibaren Amerika ve Avrupa’da dövmeye olan ilgi hem erkekler hem de kadınlarda hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Her sosyal ve ekonomik seviyeden insanlar ergenlikten başlayarak her yaşta dövme (tatuaj) yaptırmaya başlamışlardır. Bu sırada dövmenin toplum içindeki anlamı da değişime uğramış ve bir cins kendini ifade şekli olarak yaygın şekilde kabul görmeye başlamıştır. 2010 yılında Avurtralya’da yapılan bir araştırma 30 yaş altındaki insanların %25 inde (dörtte birinde) dövme mevcut olduğunu göstermiştir.

Dövmesini sildirmek isteyen insanlar her zaman mevcut olmuştur. Ancak son yıllarda özellikle Amerika’da dövme silinmesi ile ilgili isteklerde giderek artış görülmektedir. Dövmenin silinmesi isteği çeşitli nedenler ile ortaya çıkabilir:

  • Yaptırılan dövme daha sonra pişmanlığa yol açabilir, özgüveni sarsabilir veya giyim tarzını olumsuz etkileyebilir.
  • Zaman ve yaşlanmanın etkisi ile istenmeyen bir görüntü haline gelebilir.
  • Artık kişinin kendi hayat tarzını veya kişiliğini yansıtmıyor olabilir

Dövmelerin çıkartılması (veya silinmesi) ile ilgili teknikler eskidir. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Dövmenin kesilerek çıkartılması
  • Dövmenin üzerindeki derinin soyulması (zımparalanması)
  • Laser ışınları ile dövmenin silinmesi
Dövmenin kesilerek çıkartılması

Dövme tedavisinde en etkili metotdur. Ancak ciddi bir operasyon gerektirir. Dövmenin bulunduğu bölgedeki deri tamamen çıkartılır. Ortaya çıkan açık alan geniş değil ise yara kenarları uç uca dikilerek kapatılır. Eğer açık alan geniş ise vücudun başka bir bölgesinden deri yaması (grefti) alınarak açık bölge üzerine örtülür ve kapatma böyle sağlanır. Bu işlemin sonunda dövme bölgesinde bir iz kalır, ancak bu iz herhangi bir sosyal mesaj vermediği için dövmenin yarattığı sosyal ve psikolojik sorunları bir miktar ortadan kaldırabilir.

Dövmenin üzerindeki derinin soyulması (zımparalanması)

Dövme boyası genellikle derinin üst ve orta tabakalarında yerleşir. Derinin üst kısımları bir şekilde soyulur ise boya çıkabilir ve dövme kaybolabilir. Ancak dövme boyası derinin derin tabakalarına kadar iyiyor ise bu metod yararlı olmaz. Derinin üst tabalalarının soyulması işlemi zımpara veya dönen tırtıklı taşlar ile mekanik olarak yapılabildiği gibi kimyasal yakıcı maddeler ve deri soyucu laser cihazları ile de yapılabilir. Ağrılı bir işlemdir. Ameliyat sonrası soyulan deride oluşan yaranın iyileşmesi zaman alır. İyileşme sonrası bölgede iz kalabilir. Bazı durumlarda yeterli sonuç almak için işlemin aylar sonra tekrarlanması gerekebilir. Derin yerleşimli dövmelerde tam tedavi edici değildir.

Laser ışınları ile dövmenin silinmesi

Bazı lazer işinları dövmedeki boyayı parçalayabilir. Bu işlem için en çok kullanılan lazer Q-switched laser denilen cihazdır. Civar dokulara ciddi bir zarar vermeden boya parçacıklarını dağıtabilir. Yapılan tedavi etkisini birkaç hafta sonra gösterir. Fazla ağrılı olmadığı için ameliyathaneye ihtiyaç olmadan poliklinik şartlarında uygulanabilir ve kişi tedaviden hemen sonra normal yaşamına döner. Olumsuz tarafları ise birkaç seansta etkili olması ve bazı durumlarda deride iz kalmasıdır.

Son zamanlarda piyasaya sürülen yeni bir lazerin dövmeleri daha iyi yok ettiği ileri sürülmektedir. Bu yeni lazerin özelliği dövme boyaları üzerine çok daha kısa süreli (saniyenin tirilyonda biri) ve çok kuvvetli darbeler indirebilmesidir. Bu sayede boya parçaları ileri derece küçük parçacıklara bölünmekte ve bu parçaları vücudun temizleyici sistemi bölgeden uzaklaştırarak dövmenin silinmesini sağlamaktadır. Ameliyathaneye gereksinim duyulmadan ayaktan uygulanabilen bu tedavi bazı dövmelerde birkaç kez tekrarlandığında başarılı olabilmektedir.

Bu arada şunu hatırlatmakta yarar vardır. Dövmelerin rengine göre değişik dalga boylarında lazerler kullanılması gerekebilmektedir. Bu nedenle tek bir cihazla her dövme çıkartılamayabilir ve renklerin çeşitlişiğine göre farklı lazerler kullanılabilir. Bu da maliyeti arttıran bir unsurdur. Teknoloji her geçen gün ilerlemekte ve daha yetenekli cihazlar piyasaya çıkmaktadır. Bütün bu gelişmelere rağmen dövme silinmesi hala sorunlu bir işlemdir.

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

İsviçre hayvansal hücre ile yaşlanma önleyici tedavileri soruşturuyor

İsviçre yaşlanma önleyici tedavilerin yapıldığı özel klinikleri ile meşhurdur. Bu kliniklerde hayvan ceninlerinden alınan hücreler insanlara enjekte edilerek dokuların yenilenmesi yani gençleşme sağlandığı iddia edilmektedir.

Hayvan fetus (cenin) hücrelerinin insanlara enjekte edilmesi 1930 larda İsviçreli bir hekim olan Paul Niehans tarafından uygulanmaya başlamıştır. Bu yöntemle paratiroid, karaciğer, pankreas, böbrek, kalp, timus ve dalak gibi organlarda yenilenme sağlandığı iddia edilmiştir. 1950 lerde hayvan cenin hücreleri dondurularak saklanmaya ve ihtiyacı olanlarda eritildikten sonra enjekte edilmek suretiyle kullanılmaya başlanmıştır.

Avrupa’lı hekimler tarafından kısmen kabul gören bu tedavi Amerika’da yasal olarak kabul görmemiştir.

İsviçre’de Lausanne ve Montreux şehirleri arasında göl kıyısında hayvansal hücreler ile yaşlılık önleyici tedaviler yapan çok sayıda klinik mevcuttur. Buralara Çin, Ortadoğu ve Rusya’dan gelen zengin kişiler ciddi miktarlar ödeyerek tedavi yaptırmaktadırlar.

İsviçre Sağlık Bakanlığı 2014 yılında 30 un üzerinde kliniğe uyarıda bulunarak bu tedavileri durdurmalarını bildirmiştir.

Başta Çin Medikal Turizm temsilcileri olmak üzere bu klinikler yaptıkları tedavilerin etkili ve yararlı olduğunu öne sürerek karara itiraz etmişlerdir.

İsviçre sağlık bakanlığı izinsiz olarak hayvan hücresi enjeksiyonu yapan çok sayıda klinik hakkında yasal soruşturma başlattığını duyurmuştur.

İnsan veya hayvandan olsun, başkasından alınan canlı hücreler ile yapılan tedaviler risklidir. Çünkü bu hücrelerin hangi koşullarda nasıl davranacakları henüz tam anlaşılmamıştır. Verilen hücrelerin faydalı işler yapması beklenirken istenmeyen zararlı etkileri ortaya çıkabilir ve bunun nasıl önleneceği henüz bilinmemektedir. Bu nedenle tıp otoriteleri tarafından önerilmeyen tedavilere itibar etmemekte yarar vardır.

Hekimlikte 40. yıl

14 Mart Tıp Bayramı 2015 etkinlikleri arasında meslekte 40. yılını tamamlayan hekimlere plaket verilmesi töreni de vardı. Hekimlikte 40. yılını dolduran Prof. Dr. Ege Özgentaş’a plaketi İstanbul Tabip Odası tarafından verildi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu Oditoryumu’nda 14 Mart 2015 Cumartesi günü yapılan törene eşi ile birlikte katılan Prof. Dr. Ege Özgentaş kısa bir konuşma da yaptı.

Amerika’da 2014 yılı estetik ameliyatları

Amerikan Estetik Cerrahi Derneği (ASAPS) 2014 yılı istatistiklerini açıkladı.

Estetik ameliyatların %40’ı 35 ile 50 yaş arasındakilere yapılmış. 65 yaşın üzerinde estetik yaptıranlar %10 oranında imiş.

35-50 yaş arasında en çok yaptırılan ameliyat liposuction (yağların vakumla emilerek alınması) ameliyatı olmuş. 65 yaş üzerindekilerde ise en çok yapılan yüz germe ameliyatı olmuş.

Bütün estetik işlemler dikkate alındığında en çok yapılan estetik ameliyatlar sırası ile liposuction (yağların vakumla emilerek alınması), meme büyütme (silikon protez), gözkapağı estetiği, karın germe ve burun estetiği olmuştur.

Cerrahi olmayan estetik işlemlerde en çok yapılan botulinum toksini enjeksiyonu olmuştur. Bunu dolgu (hyaluronic acid) takip etmiştir.

Kalça büyütme ameliyatlarında %86 lık bir artış görülmüştür.

Estetik yaptıranların %90 ı kadınlar %10 u ise erkekler olmuştur.

Erkeklerin en çok yaptırdıkları estetik ameliyatlar sırası ile liposuction (yağların vakumla emilerek alınması), burun estetiği, gözkapağı estetiği, jinekomasti düzeltilmesi (büyük memelerin alınması) ve yüz germe ameliyatı olmuştur.

Ülkemizde estetik ameliyatlar ile ilgili herhangi bir istatistik veri bulamadığımız için karşılaştırma yapamıyoruz. Ancak ülkemizde de en çok yapılan cerrahi dışı estetik işlemin botulinum toksini ve dolgu maddeleri  (hyaluronic acid) enjeksiyonu olduğu bilinmektedir.

Hacettepe Plastik Cerrahi Anabilim Dalı’nın 50. kuruluş yıldönümü kutlandı

Hacettepe Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı’nın kuruluşunun 50 yıldönümü Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Kültür Merkezi’nde 27-28 Şubat 2015 tarihlerinde kutlandı.

Prof. Dr. Güler Gürsu tarafından kurulan Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi bölümü bugüne kadar 80 Plastik Cerrahi Uzmanı yetiştirmiştir.

Hacettepe Plastik Cerrahi Bölümünün yetiştirdiği 6. uzman olan Prof. Dr. Ege Özgentaş bu kurumda 1975 yılında asistanlığa başlamıştı.

Prof. Dr. Ege Özgentaş’a kendisini yetiştiren kurumun bugünkü anabilim dalı başkanı olan Prof. Dr. Figen Özgür tarafından bir plaket verilmiştir.

Estetik Ameliyatlar ve Din

Din ve Estetik

Güzellik insanların sosyal hayatında çok önemli bir yere sahiptir.

Dinler de ayni şekilde insanların sosyal hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır.

Hernekadar kadın güzelliği toplumlarda takdir edilmiş ise de kadının cinsel yönden çekiciliği söz konusu olduğunda bunun öne çıkartılması pek çok kültürde kolay kabul görmemiş ve bastırılmaya çalışılmıştır.

Kadın güzelliğini kadın cinselliğinden ayırmak çok zordur. Günümüzün modern kadını için güzel ve seksi görünmek ayıp olarak kabul edilmemektedir. Doğası gereği her kadın güzel olmak ister ve kendini güzel bulmuyor ise daha güzel olmak için çaba harcar. Makyaj, düzenli egzersiz, kilo kontrolu ve vücut bakımı bu amaca ulaşmak için izlenen alışılmış yollardır. Ancak güzellik konusunda son noktayı estetik işlemlerin koyduğu da bir gerçektir. Bu gerçeğin ışığı altında estetik işlemlerin bütün dünyada hızlı bir şekilde artması şaşırtıcı değildir.

Peki dinler estetiğe nasıl bakıyor?

vatikan-estetikvatikan-estetik2Vatikan’nın 4-7 Şubat 2015 te düzenlediği üst düzey toplantının konusu “Kadın’ın kültürü: eşitlik ve farklılık” idi. Toplantının ana konularından biri de “Kadın vücudu: kültür ve biyoloji arasında” başlığını taşıyordu. Çeşitli yorumcular bu toplantıda estetik işlemlere de gönderme yapıldığı inancındalar. Bir konuşmacının “Plastik cerrahi etten yapılmış bir tesettürdür” dediği öne sürülmektedir. Vatikan’ın estetik yaptıran vatikan-estetik1kadınları “yüzeyelliğin ağına yakalanmış, uygunsuz düşünceleri olan ve arzularına esir düşmüş kişiler” olarak göstermek istediği söylenmektedir. Buna karşılık toplantının duyurusunu yapmak için hazırlanan halkla ilişkiler videosundaki bayanın yüzünde bir tane bile kırışıklık ve lekenin olmayışı muhtemelen estetikli olduğunu düşündürmüş ve verilmek istenen mesaj ile ters düştüğü söylenmiştir.

İslamiyetin estetiğe nasıl baktığına gelirsek. Bazı tutucu çevrelerin bırakın estetik yaptırmayı kadının ortada görünmesine bile karşı çıktığını biliyoruz. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda her kesimi mutlu edecek ucu açık bir karar aldığını biliyoruz. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı 2 Şubat 2003 tarihli duyurusunda “vücudun herhangi bir organında, diğer insanlar tarafından yadırganan, insanın psikolojik olarak etkilenmesine sebep olabilecek, bir anormallik veya fazlalık bulunursa, bunun ameliyatla düzeltilmesi, fıtratı bozmak değil, bir tedavi işlemidir. Tedavi amaçlı olarak yapılan estetik müdahalelere ise dinimizde izin verilmiştir” göndermesi yapıldıktan sonra:

“Estetik ameliyatın;
a) salim fıtratı bozmak kastı olmamak,
b) yapılmasında bir yarar veya yapılmamasında mevcut bir zarar bulunmak,
c) hile, aldatma veya karşı cinse benzeme kastı bulunmamak,
d) hukukî karışıklığa ve yanlış anlamaya yol açmamak,
kaydıyla bir tür tedavî olarak yaptırılmasında sakınca olmadığına karar verildi.”
denilmiştir.

Din ve bilim farklı alanlardır. İnanç dünyası ile deney ve gözlemlere dayalı pozitif bilimler birbirleri ile kıyaslanmamalıdır. Dinler ahlaklı bir toplum oluşturmayı hedefler. Estetik ameliyatlar ise insanları mutlu ve güzel yapmayı amaçlar. Ahlak dışı işler için yapılmadığı sürece estetik ameliyatların vicdani ve dini yönden bir sakıncası olmaması gerekir.

Türk Plastik Cerrahi ve Dermatoloji Dernekleri Uyarıyor: Yetkisizlere Estetik Yaptırmayın

Daha önce diplomasız kişilere estetik yaptırdığı için ölümden dönen Brezilyalı model Andressa Urach’ın hikayesini burada yazmıştık (okuyun).

CNN dahil pek çok medya organında haber olan bu durum başta Brezilya olmak üzere tüm dünyada bu konuda önemli bir farkındalık yarattı. Türk Plastik Cerrahi ve Dermatoloji dernekleri de bir kamuoyu duyurusu ile yetkisiz kişilerce yapılan estetik işlemler ile ilgili olarak bazı uyarılarda bulundu. Özetle saç ekimi, dövme silme, botox, dolgu, PRP, laser gibi işlemlerin yalnız plastik cerrah ve dermatologlar tarafından yapılması gerektiği vurgulanan duyuruda güzellik salonu ve kuaför gibi yerlerde kesinlikle bu işlemlerin yapılmaması gerektiği açıklandı.

Bugün Brezilya’da kayıtlı plastik cerrah sayısı 5.500 iken 12.000 üzerindeki doktorun yetkisiz olarak estetik müdahalelerde bulunduğu bildirilmektedir.

Türkiyede Plastik Cerrahi Derneği’ne kayıtlı 730 civarında Estetik Cerrah mevcuttur ve kayıtlı olmayanlar ile birlikte diplomalı estetik cerrah sayısının 1.000 in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Buna karşılık diplomasız olarak estetik yapan doktor sayısının bu rakamın çok üzerinde olduğu düşünülmektedir.

Estetik Cerrahi kuaförde saç yaptırmaya veya pazardan parfüm satın almaya benzemez. Kalitesiz hizmetin bedeli çok ağır olabilir çünkü vücudumuzdaki bazı yaralanmaların bir daha geri dönüşü olmayan sekelleri kalabilir.

Biz de tekrarlamakta yarar görüyoruz: Estetik bir girişim düşünüyorsanız yaptıracağınız işlemin türüne göre doktorunuzun Dermatolog veya Estetik Plastik Cerrah olup olmadığını araştırın, kuşkunuz var ise çekinmeden diplomasını göstermesini isteyin. Bu arada Sağlık Bakanlığı tarafından verilenlerin dışındaki gösterişli diplomalara da aldanmayın.

 

Güzellik yarışmalarına estetikliler katılmalı mı?

25 Ocak 2015 tarihinde sonuçları açıklanan 2014 kainat güzellik yarışması büyük ilgi çekti. 88 ülkenin güzelleri arasından Colombia’lı Paulina Vega birinci seçildi.

Sonuçlar açıklanmadan önce gazetecilerin güzeller ile yaptıkları röportajlarda en çok sorulan sorular estetik ameliyat olup olmadıkları ve estetik ameliyatlıların yarışmalara katılmasının doğru olup olmadığı idi.

Yarışmacıların çoğunluğu estetikli adayların yarışmaya kabul edilmemesi gerektiğini savundu.

2014 Kaina Güzeli Paulina Vega birinci seçilmeden önce verdiği bir söyleşide hiç estetik yaptırmadığını bildirdi. Ancak estetiklilerin yarışmaya katılmaları konusunda fikri sorulduğunda “aşırıya kaçmadıkları sürece estetiklilerin yarışmaya katılmalarında bir sakınca görmüyorum” şeklinde yanıt verdi.

Kainat güzellik yarışmasında katılım koşulları arasında estetik cerrahiyi engelliyen bir kural yoktur. Ayrıca yarışmacılar estetikli olup olmadıklarını açıklamak zorunda değillerdir.

Spor yarışmalarında sporcunun performansını arttıracak ilave işlemler (doping vs.) adil olmayan sonuçlar doğurabilir gerekçesi ile yasaklanmıştır. Güzellik yarışmalarında ise yarışmacılar ince belli, dolgun göğüslü, düğme burunlu görünüp rakiplerine göre avantaj sağlamak için estetik yaptırabilirler. Birçok yorumcuya göre güzellik yarışmacılarının estetik yaptırması kesin olarak doping’dir ve yasaklanmalıdır.

Farklı görüşte olan yorumcular da mevcuttur. Güzellik yarışmalarında güzelliğin nereden geldiği değil mevcut olup olmadığı sorgulandığından estetiklilerin katılmalarında bir sakınca yoktur diyenler de vardır.

Güzellik yarışmalarına katılanların estetikli olanlarının oranı kimine göre en az %15 kimine göre ise %80 olarak tahmin edilmektedir. Ancak gerçek rakam hiçbir zaman tam olarak bilinememiştir.

Estetik ameliyat sonrası yarışmaya katılanların kazanma şansları jüri üyelerinin tutumuna göre de değişmektedir. Kimi jüri üyeleri estetikli olan veya olduğu düşünülen adaylara çok düşük puan verebilmektedir. Hemen hemen hiçbir yarışmacı önceden estetikli olduğunu açıklamadığından güzellerdeki estetiğin doğal olup olmaması büyük önem taşımaktadır. Estetikli izlenimi verecek kadar abartılı veya doğal olmayan vücut hatları yarışmacı için bir dezavantaj olabilir. Böyle adaylar bazı jüri üyelerinden beklemedikleri ölçüde düşük puanlar alabilirler. Jüri üyeleri puanlarını neden düşürdüklerini açıklamak zorunda olmadıklarından bu durumun bilinmesi de zordur.

Bir estetik cerrah olarak bu tartışmada görüşlerim şöyledir: Spor yarışmalarında atletler başlangıçta sınırlı yetenekleri olmalarına karşın kondüsyonlarını arttırmak için egzersiz yaparak daha hızlı ve güçlü konuma gelebilmektedirler. Güzellik yarışmalarında da adaylar doğumsal olarak güzel olmayabilirler. Bunların güzel olabilmeleri için en büyük şansları estetik cerrahiden yardım almalarıdır. Yarışmada güzelliğin nasıl olduğu sorgulanmadığına göre en güzel olan estetikli olsun veya olmasın kazanmalıdır. Böylece herkesin bu yarışmaları katılma olasılığının önü açılmış olur.

Unutmayalım: Güzellik yanlızca genlerimizin tekelinde değildir. Çaba sarfederek güzellik yaratılabilir.

Güzelliği yaratan sevgidir. Özdemir Asaf’ı anıyoruz.

Aşağıdaki dizeler “güzellik onu gören gözün sahibinde saklıdır” deyişini ne kadar güzel ifade ediyor:

Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir.
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır.

Özdemir Asaf (11 Haziran 1923 – 28 Ocak 1981)

Ölümünün 34. yılında büyük şairimizi rahmet sevgi ve saygı ile anıyoruz.

Liposuction’nın babası Yves-Gerard Illouz’u kaybettik.

Günümüzde bütün dünyada en çok uygulanan estetik ameliyatlardan biri olan liposuction (liposakşın diye okunur) 1982 yılında Fransız doktor Yves-Gerard Illouz tarafından dünyaya tanıtıldı. Vücuttaki fazla yağları çok güçlü bir emici pompa yardımı ile ucunda deliler olan içi boş çubuk (kanül) lar yardımı ile almaya dayanan bu metod daha önce de denenmiş ancak iyi sonuçlar vermediği için terkedilmişti. Daha önceki denemelerde içi boş çubukların delikleri keskin kenarlı olduğu için kanamalara ve istenmeyen kesilere yol açabiyordu. Ayrıca o dönemde kullanılan emici aletler (vakum pompaları) yeterince güçlü değildi.

Illouz çok güçlü bir vakum aleti geliştirdi ve piyasaya sürdü. Ayrıca ucu keskin değil künt olan kanüller kullandı. Bu künt uçlu kanüller (çubuklar) damarlara veya sinirlere zarar vermiyor yalnız yağları içine emerek vücuttan dışarı atılmalarını sağlıyordu.

Bu yöntem önceleri kuşku ile karşılandı. Ancak başta Amerika olmak üzere birçok ülkeye davet edilen Illouz kendi vakum aletini ve kanüllerini yanında götürerek canlı izlenen ameliyatlar yaptı ve güzel sonuçları herkesi hem etkiledi hem de inandırdı. Daha sonra tüm dünyada en çok davet edilerek izlenen doktorlardan biri oldu.

1985 yılında Türkiye’ye davet edilerek kurs veren Illouz’u ben de izlemiş ve liposuction yapmaya başlamış idim. O tarihte başlayan tanışıklığımız yakın geçmişe kadar çeşitli toplantı ve kongrelerdeki karşılaşmalarımız ile sürüyordu.

Bugün kendisinin ölüm haberini aldım. Estetik cerrahiye önemli katkıları olan bu değerli insanı saygı ve rahmetle anıyorum.

Prof. Dr. Ege Özgentaş