Prof. Dr. Özgentaş Başkent İstanbul Hastanesi Çalışanlarını Ağırladı

Prof. Dr. Ege Özgentaş ve Eşi Psikolog Uğur Özgentaş 5 Mart 2013 Cumartesi günü ONEP Tıp Merkezi’nde bir resepsiyon verdi. Konukları Prof. Özgentaş’ın daha önce 6 yıl birlikte çalıştığı Başkent İstanbul Hastanesi doktor, hemşire ve sekreterleri idi.

Davetliler arasında Dr. Kaya Energin ve eşi, Dr. Ahmet Kurtaran ve eşi, Dr. Kutlu Tank ve eşi, Dr. Aslı Doğruk-Ünal, Dr. Seçkin Pehlivanoğlu, Dr. Şemsi Yıldız, Dr. Selami Suma, Dr. Erkan Özcan ve Dr. Nildan Şeker ile ameliyathane, servisler ve polikliniklerde çalışan dostları bulunuyordu.

Misafirlerin tamamlanmasını takiben ONEP Tıp Merkezi Halkla İlişkiler sorumlusu Mürüvvet Hanım konuklara kliniği tanıttı. Daha sonra toplantı salonunda ikram eşliğinde bir sunum yapıldı. Sunumda Prof. Dr. Ege Özgentaş estetik cerrahide son yıllarda öne çıkan yeniliklerden bahsetti. Burun estetiğinde “Türk Lokumu”, “Yağ enjeksiyonları”ndaki yenilikler, kulak estetiğinde Dr. Özgentaş’ın “İnteraktif ameliyat” yöntemi, meme estetiğinde daha az iz bırakan “Modifiye Vertikal Skar” tekniği ile ilgili görseller eşliğinde bilgilendirmelerde bulundu.

Birbirleri ile hasret gideren eski dostlar çok sıcak ve neşeli bir hava içinde eski günleri andılar. ONEP yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Onur Erol da davete katılarak konuklar ile tanıştı ve sohbet etti.

Konukları ağırlayan ONEP ekibi Halkla İlişkiler Sorumlusu Mürüvvet hanım, Bilişim Sorumlusu Çiğdem hanım, Sekreter Elif hanım, hemşire Aysun Hanım, Fotoğraf Teknik Sorumlusu Alev hanım ve kafeterya sorumluları Hanife ve Makbule hanımlar zerafet ve misafirperverlikleri ile büyük takdir topladılar.

Konuklar ayrılırken Bay ve Bayan Özgentaş’lara ve ONEP çalışanlarına teşekkürlerini ve bu tür toplantıların daha kapsamlı olarak tekrarlanması konusundaki dileklerini ilettiler.

14 Mart Tıp Bayramı

Geleneksel olarak ülkemizde her yıl 14 Mart’ta kutlanan Tıp Bayramı bu yıl çok buruk bir döneme rastladı.

Her gün üzüntü ile aldığımız şehit haberlerine bu kez 13 Mart 2016 da yaşanan Ankara saldırısı damgasını vurdu. En az 37 vatandaşımızın canına mal olan bu terör olayı hepimizde büyük bir infial uyandırdı.

Ama millet olarak teröristlerin ekmeğine yağ sürmemeyi de öğrendik. Kayıplarımızın yarattığı derin üzüntüyü siğnemize gömüp günlük hayatımıza devam ediyoruz. Teröristlere bizi yıldıramıyacaklarını gösteriyoruz.

Yüreğimiz kan ağlasa bile hepimiz günlük yaşantımıza devam edeceğiz. Toplumun çarkları normal olarak dönecek ve bizi yıpratmaya çalışanlar bunu başaramayacaklarını idrak edecekler. Ayrıca toplum olarak bize işlenen bu insanlık suçunu da müsebbiplerine ödeteceğimize inancım tam.

Hekimlerimiz, askerimiz, polisimiz, emekçilerimiz, duyarlı işverenlerimiz ve hepsinin kaynağı olan asil ve aziz milletim ile gurur duyuyorum.

Tüm sağlık emekçilerimizin “Tıp Bayramı” kutlu olsun.

İşadamı Mustafa Koç’u kaybettik

İş dünyamızın önemli kuruluşlarından Koç Holding yönetim kurulu başkanı Mustafa Koç 21 Ocak 2016 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonrası hayatını kaybetti.

Türkiye’nin en iyi tanınan özel hastanesi olan Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’nin de içinde bulunduğu çeşitli sağlık kuruluşlarını bünyesinde barındıran Koç Holding’in bu büyük kaybı biz hekimleri de derinden üzmüştür.

Yönettiği muazzam holding’e karşın mütevazi yaşamı ve alçak gönüllülüğü ile dkkati çeken Mustafa Koç özellikle toplumsal olaylardaki yatıştırıcı ve sağduyulu yaklaşımı ile halkın önemli bir kesimi tarafından büyük takdir görmüş idi.

Kendisine rahmet, yakınları ve sevenlerine sabır diliyoruz. Işıklar içinde yatsın

24 Kasım öğretmenler günü

Gelişmiş toplumların tamamı ilerlemelerinde eğitimin önemli katkısı olduğunun farkındadır. Eğitimin temel direği öğretmenlerdir. Dünyanın hemen her yerinde öğretmenlik mesleğindeki kişileri onurlandırmak için “Öğretmenler Günü” adı altında çeşitli etkinlikler ile kutlamalar yapılır.

1996 yılında Paris’te UNESCO ile ILO (Uluslararası İşçi Örgütü) arasında “Öğretmenlerin Statüsü” konusunda bir konferans düzenlenmiş ve 5 Ekim 1966 da “Öğretmenlerin Statü Tavsiyesi” kabul edilmiştir. Öğretmenler günü pek çok ülkede bu olayın yıldönümü olan 5 Ekim’de kutlanır.

Ülkemizde 1 Kasım 1928 de harf devrimi ile yeni harflere geçilmesinin ardından bir eğitim seferberliği oluşturulmuştur. Halkın yeni harfleri öğrenerek okur yazar hale gelmesi amacı ile 4 ay süreli “Millet Mektepleri” kurulmuştur. 24 Kasım 1928 de Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Millet Mekteplerinin Başöğretmeni” ünvanını almıştır.

Atatürk’ün 100. ölüm yıldönümü olan 1981 yılında O’nun “Başöğretmen” olduğu 24 Kasımın “Öğretmenler Günü” olarak kutlanması kararı alınmıştır. Günümüzde “Öğretmenler Günü” kutlamaları 26 Kasım 1922 de yürürlüğe giren “Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği” çerçevesinde yapılmaktadır.

Türkiye dışında başka ülkelerde de “Öğretmenler Günü” değişik tarihlerinde kutlanmaktadır. Örneğin 12 Arap Ülkesinde “Öğretmenler Günü” 28 Şubat’da kutlanır. Diğer bazı ülkeler ise bizde olduğu gibi tarihlerindeki önemli olayların yıldönümlerini bu özel güne adamışlardır. Örnek olarak İran’da Mutahhari’nin öldürülüşünün yıldımümü olan 2 Mayıs, Çek Cumhuriyeti’nde Jan Amos Comenius’un doğum yıldönümü olan 28 Mart “Öğretmenler Günü” olarak belirlenmiştir.

Eğer bugün ülkemizde yeni doğan çocukların hemen hemen tamamı okuma yazam biliyor ise bu eğitimin temel direği olan öğretmenlerimiz sayesinde olmuştur. Üniversite eğitimini yürüten öğretim üyelerimiz de bu düzeylere temel eğitimi aldıkları öğretmenleri sayesinde gelebilmişlerdir.

Türkiye’nin eğitimde çağ atlamasının ve okur yazar milletler arasına girmesinin “Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk” sayesinde sayesinde olduğunu unutmamalıyız.

Başta ulu önderimiz ve “Başöğretmenimiz” Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere üzerimizde emeği olan tüm öğretmenlerimizi özlem, minnet, sevgi ve saygı ile anıyoruz. Aramızdan ayrılanların ruhları şad oldun ve ışıklar içinde yatsınlar.

Hakkı ödenemeyecek öğretmenlerimizim ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN.

Bağlantılar:
Millet Mektepleri
UNESCO
ILO (Uluslararası İşçi Örgütü)
Murtaza Mutahhari
Jan Amos Comenius

Atamızı Saygı ve Minnet ile Anıyoruz.

Bugün Ata’mızın kaybedişimizin 77. yılı.

Eğer bugün biz her din ve inançtan kadın ve erkeklere onları mutlu eden ameliyatları hiç kimseden izin veya fetva almadan yapabiliyor isek bu Ulu Önder’imiz sayesinde olmuştur.

Eğer bugün kadınlarımız bize kendi hür iradeleri ile gelip estetik ameliyatları çekinmeden ve gizlemeye ihtiyaç duymadan talep edebiliyorlar ise bu Ata’mızın sayesindedir.

Eğer bugün kadınlarımız erkekler ile ayni haklara ve saygınlığa sahip olabiliyorlar ise (maalesef bazı yerlerde hala bu yapılamıyor) bu da Ata’mızın sayesindedir.

Kimilerinin özlemini çektiği o eski Osmanlı günümüzde diriltilebilse idi bugün belki de kadının yeri harem olacak ve bir nevi erkeğinin kölesi muamelesi görecekti.

Çoğumuz edindiğimiz hakları gökten inercesine herhangi bir çaba göstermeden kazanınca bunun kıymetini küçümseyebiliyoruz.

İster beğenilsin ister beğenilmesin çok kısa bir sürede bir toplumun çağ atlamasının dünyada örneği yoktur ve bunu başarabilen tek kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

O’nu saygı ve özlem ile anıyoruz.

Plastik Cerrahi Kongresi Ankara Shereton’da yapıldı

Her yıl tekrarlanan Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği 37. kurultayı (kongresi) 4-7 Kasım 2015 tarihleri arasında Ankara Shereton Kongre Merkezi’nde yapıldı.

Açılış töreninde İngiliz Kraliyet Müzik Akademisi mezunu piyanist Ayşedeniz Gökçin ve dansçı Ekin Bernay’ın birlikte sundukları Nirvana Projesi isimli eser izleyicilerden büyük takdir ve alkış topladı.

Kurultayın ilk gününde Prof. Dr. Ege Özgentaş ve Prof. Dr. Cemalettin Çelebi yönetimindeki oturumda Prof. Dr. Onur Erol “Plastik Cerrahi ve Gelişimim” başlıklı bir konferans verdi.

Prof. Dr. Ege Özgentaş’ın Akdeniz Üniversitesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı’ndaki çalışma arkadaşları ile hasret giderdiği ve Türkiye’nin her tarafından gelen meslektaşları ile sohbet fırsatı bulduğu bu kurultay zengin bilimsel programı ile çok başarılı geçti.

Dernek başkanı Prof. Dr. Figen Özgür ve Kongre başkanı Prof. Dr. Emin Mavili’nin titiz ve mükemmel organizasyonu bütün katılımcıların beğenisini kazandı.

Kliniğimizde Resim Sergisi

Onep Tıp Merkezi başhekimi Uzm. Dr. Sevinç Erol ilk kişisel resim sergisini kliniğimizde açtı. 2 Ekim 2015 günü bir kokteyl ile açılan sergide 30 dan fazla tablo sergilenmektedir. Hem yağlı boya, hem de karakalem resimlerin yer aldığı sergide en fazla ilgiyi “Kırmızılı Kadın” isimli tablo çekmiştir.

Renkli sahnelerin yaşandığı kokteyl’de Prof. Dr. Ege Özgentaş ve Eşi Psikolog Uğur Özgentaş daveti veren Uzm. Dr. Sevinç Erol ve eşi Prof. Dr. Onur Erol ile birlikte sergideki tablolar hakkında sohbet etmişler ve yorumlarda bulunmuşlardır. Aile dostları olan Dr. Sevinç Erol’un resim yaptığını duyan ancak bunun amatör bir çalışma olduğunu düşünen Özgentaş çifti diğer davetliler gibi gördükleri eserler karşısında hayranlıklarını gizleyememiş ve kendisini çoşku ile kutlamışlardır.

Konukların birbiri ile kaynaşması neşeli sohbetlerin yapıldığı sıcak bir ortam oluşturmuştur. Davetliler sergiden ayrılırken Sevinç Erol Hanımefendiye resim çalışmalarına devam etmesi dileğinde bulunmuş ve yeni sergilerinin açılışını beklediklerini ifade etmişlerdir.

Sergiyi kliniğimizde hafta içi saat 11-16 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Adres ve harita için aşağıdaki kutuyu tıklayınız:

Ameliyat sonrası sıkıntıları azaltmanın etkili bir yolu: Müzik

Ameliyat denilince korkmayan insan sayısı azdır. Endoskopi gibi ameliyat sayılmayan tibbi işlemler de hastalarda endişe ve sıkıntı yaratabilir.

Lancet dergisinde Ağustos 2015 te yayınlanan bir makalede İngiliz araştırıcılar ameliyat sonrası dönemde müziğin iyileştirici etkisini araştırmışlar ve çok ilginç sonuçlara varmışlardır.

Müziğin bütün toplumların hayatında önemli bir yeri vardır. Sevinçlerimizin, hüzünlerimizin duygularımızın paylaşılmasında sık olarak kullanılan müzik şölenlerin ayrılmaz bir parçasıdır. Pek çok toplumsal olayda müzik kitleleri yönlendiren bir görev görmektedir. Yürüyüşlerde marşların hep bir ağızdan söylenmesi yaygındır.

Ameliyathanelerde müzik çalınması eski ve yaygın bir gelenektir ve müziğin cerrahlar ve ameliyat ekibi üzerinde olumlu etki yaptığı bilinmektedir.

Ayni şekilde özellikle ameliyat hastalarının kendilerini daha iyi hissetmeleri için müzik kullanılması Florence Nightingale’e kadar uzanan uzun bir geçmişe sahiptir.  Bu konuda farklı araştırmalar mevcuttur. İngiliz bilim insanları yapılan araştırmaları bir araya getirerek ameliyat hastalarında müzik dinletilmesinin ameliyat öncesi korku (anksiyete), ameliyat sonrası hissedilen ağrı, kullanılan ağrı kesici miktarı ve iyileşme dönemindeki hasta memnuniyeti üzerindeki etkilerini araştırmışlardır.

Müzik hem genel anestezi (narkoz) almayan yani bilinci açık olan hastalara hem de genel anestezi (narkoz) altındaki hastalara dinletilmiştir. Müzik dinletilmesi kulaklıkla yalnız hastanın duyabileceği şekilde yapıldığı gibi hoperlörlerden bütün tıbbi personel ve hastanın duyabileceği şekilde de yapılmıştır.

Bazı hastalarda ameliyat öncesi, bazılarında ameliyat esnasında, bazılarında ise ameliyattan çıkıp yatağına alındığında müzik dinletilmiştir. Bazı hastalarda her üçü de yapılmış, bazılarında ise bu seçenekler değişik kombinasyonlarda sunulmuştur.

Bazı hastalara ne tür müzikten hoşlandığı sorulup ona göre müzik dinletilmiş, bazılarına bir liste verilip seçim yapması istenmiş bazı hastalara ise seçme şansı bırakmadan önceden belirlenen bir müzik dinletilmiştir. Ancak dinletilen müzikler genel olarak rahatlatıcı tarzda olmuştur.

Sonuçta hangi müziği dinlerse dinlesin müzik dinleyen bütün hastaların korkularında (anksiyete) azalma olmuş, ameliyat sonrası ağrıları azalmış ve ameliyat sonrası kullanılan ağrı kesici ilaç dozu azalmıştır.

Müzik dinlemenin ameliyat hastalarına iyi geldiği ağrı ve korkularını azalttığı açıkça anlaşılmıştır ancak bu nasıl olmaktadır? Modern tıp ağrı denilen olayın bir algılama olduğunu ve psikolojik faktörlerden etkilendiğini göstermektedir. Müzik dinleme sinir sisteminde bızı etkiler yapmaktadır. Müzik dinlerken nabız ve solunum hızı azalmakta kan basıncı düşmektedir. Bütün bunlar vücutta bir rahatlama işaretidir ve muhtemelen bu rahatlama ağrının algılanma derecesini de azaltmaktadır. Bu sayede hastalar ağrının daha az farkına varmakta ve daha az ağrı kesici ilaç kullanmaktadırlar.

Açıklanması daha zor olan kısım ise genel anestezi (narkoz) altındaki hastalarda müzik dinletildiğinde görünen olumlu gelişmelerdir. Teorik olarak genel anestezi (narkoz) altında kişinin etrafta olup bitenlerden habersiz olması gerekir. Ancak bazı hastalarda beynin işitme ile ilgili bölümü genel anestezi (narkoz) altında bile çalışmaya devam ediyor olabilir. Böyle bir durumda beynin odadaki gürültüler ve bazan ortaya çıkabilen telaş ile meşgul olması yerine rahatlatıcı bir müzik ile meşgul edilmesinin faydalı etkiler doğuracağını anlamak zor değildir.

Halk arasında “ruhun gıdası” olarak adlandırılan müziğin ameliyat sonrası dönemi daha rahat geçirmek için kullanılması muhtemelen giderek yaygınlaşacaktır. Günümüzde hemen hemen bütün mobil telefonlardan müzik dinlemek mümkündür. Ameliyat olmayı düşünenlerin ameliyata giderken telefon ve kulaklıklarını da yanlarında götürerek ameliyat öncesinden başlayıp sonrasında da devam etmek üzere müzik dinlemeleri yararlı olabilir (tabii doktorları müssade ederse).

Prof. Dr. Ege Özgentaş ameliyatlarını hafif bir müzik eşliğinde yapmaktadır. Bu müzik yayını ameliyat hazırlıkları ile başlamakta ve ameliyat bitip hasta odadan çıkıncaya kadar devam etmektedir.

İlgili yazı:
Ameliyathanede müzik çalınmalı mı?

//

Ameliyathanede müzik çalınmalı mı?

Cerrahların çoğu ameliyat yaparken müzik dinlemeyi ister. Dinlenilen müzik türü ise cerrahtan cerraha değişir. Kimisi sözlü şarkıları tercih ederken kimisi de enstrumental müziği tercih eder. Hafif müzik veya hareketli müzikleri sevenler vardır. Bazı cerrahlar ameliyathaneye mutlaka dinleyecekleri müziklerini de getiriler. Peki bunun bir nedeni var mı?

Bilimsel çalışmalar müzik dinlemenin cerrahın stresini azalttığını ve rahatlattığını göstermiştir.

Amerika’da Teksas Üniversitesi Galveston Tıp Fakültesi’nde bu konuda bir çalışma yapılmıştır. 15 plastik cerraha ameliyat yaparken hangi tür müzik dinlemeyi tercih ettikleri sorulmuştur. Daha sonra bu cerrahlara domuz derisindeki kesileri dikmeleri istenmiştir. Bu dikiş işlemi birkaç kez yaptırılmıştır. Cerrahlara herhangi bir ön bilgi verilmeden kesilerin bazılarında dikiş sırasında sevdikleri müzik dinletilmiş diğer kesiler dikilirken ise hiç müzik çalınmamıştır.

Sonuçta tüm cerrahların tercih ettikleri müziği dinlerken diktikleri kesilerin müziksiz diktiklerine göre daha güzel ve daha çabuk kapatıldığı gözlenmiştir.

Çalışmayı yapanlar cerrahların her koşulda, sevdikleri müzik çalarken daha iyi ameliyat yaptıkları ve ameliyatı daha çabuk bitirdikleri sonucuna varmışlardır. Ameliyatların daha çabuk bitirilmesinin hem ameliyat masraflarının azalması hem de genel anestezi veriliyor ise hastanın daha az riske girmesi açısından büyük önemi vardır. Bu açıdan çalışma önemli bir konuya değinmektedir.

Zaten bazı hastanelerin ameliyathanelerinde merkezi bir hafif müzik yayını vardır. Ancak yukarıdaki çalışma cerrahların tercih ettikleri müzik ile daha iyi çalıştıklarını göstermiştir. Bundan sonra çok sayıda ameliyat odası olan hastanelerde her odadan farklı bir müzik sesi gelmesine alışacağız herhalde.

Ülkemizde göbek havasından hoşlanan cerrahların durumunun ne olacağı merak konusu. Cerrah ameliyatın ortasında çoşup oynamaya başlarsa ameliyat daha mı çabuk biter yoksa uzar mı bilinmez 🙂

Prof. Dr. Ege Özgentaş ameliyatlarında genellikle sözsüz klasik müzik dinlemeyi tercih etmektedir.

İlgili yazı:
Ameliyat sonrası sıkıntıları azaltmanın etkili bir yolu: Müzik

//

Hong Kong’da estetik tuzağı

Sağlık turizmi son yılların gözde etkinliği. Bundan en fazla yararlanmak isteyen sektörlerden biri ise estetik sektörü. Hong Kong’da bir güzellik kliniği kadınların zaaflarından yararlanarak milyarlık Çin anakarasından çok tatlı para kazanmayı beceriyor.

2005 yılında kurulduğu iddia edilen bu kozmetik cerrahi kliniği son birkaç ay içinde sahte bir tur şirketi ile anlaşarak işlerini bayağı ilerletmiş. Bu ikili fakirlere yardım kisvesi altında gece partileri düzenlemekte ve özellikle kadın meşhurları, yüksek mevkideki memurların karılarını ve yüksek gelirli kadın girişimcileri konuk etmektedir. Kadın konuklar bu davetlere yakışıklı erkeklerin eşlik ettiği kırmızı halıdan yürüyerek girmektedirler. Davetlerde televizyon yıldızları, adeleli genç yakışıklı erkekler ve sözde uluslararası şöhreti olan “anti-aging” (yaşlanmayı önleme) uzmanları hazır bulunmaktadır. Partinin ilerleyen evrelerinde kozmetik cerrahi firması konuk kadınlara 5 gün 4 gecelik süper lüks Hong Kong turu pazarlamaktadır. Turun adı “Lüks Hong Kong Yaşlanma Önleyici Seyahati” dir.

Tura katılanlar ilk gece 5 yıldızlı bir otele alınmaktadırlar. İkinci gün katılımcılara tıbbi bilgiler verilmekte ve gece katılımcılar Victoria Limanında bir tekne turuna çıkarılmaktadırlar. Bu tur sırasında içki ve müzik eşliğinde yakışıklı ve adeleli genç erkeklerin striptiz gösterisi sunulmaktadır.

Üçüncü gün sabahında cerrahi işlemlerin yapılabileceği ameliyathanelere çevrilmiş otel odalarında botox, dolgu enjeksiyonları, hücre tedavileri hatta burun ameliyatı gibi işlemler yapılmaktadır.

Hemen hemen tamamı Çinli olan doktorların bir kısmı kendisini diplomalı Hong Kong doktoru, bir kısmı da uluslararası ün yapmış  uzman olarak tanıtmakta ve tur katılımcılarına içlerinde kullanım izni olmayan maddeleri de içeren ilaç ve maddeler vermektedirler. Tur boyunca sahte uluslararası uzmanlar kadınları daha fazla tedavi paketi satın almak için iknaya çabalamaktadırlar.

Bu turun fiyatı 18.000 yuan (yaklaşık 2.900 Amerikan Doları) dır ve içinde yalnız hediye olarak verilen 3 dolgu (hiyaluronik asid) enjeksiyonu vardır. Hormon enjeksiyonlarının her biri yaklaşık 130.000 yuan (yaklaşık 20.642 Amerikan Doları) tutmaktadır. Bazı zengin kadınların 3.000.000 yuan (yaklaşık 483.270 Amerikan Doları) tutarındaki gençleşme paketlerini satın aldıkları görülmektedir. Tur şirketinin ve kozmetik kliniğinin her ay en az 8 tur düzenlediği ve her tura 30 kişinin katıldığı bilinmektedir. Şirketin aylık kazancının 9 milyon yuan (yaklaşık 1.450.000 Amerikan Doları) olduğu hesaplanmaktadır.

Bir Çin yayın organında (Shanghaiist) çıkan bu yazıdan sonra sahte tur şirketi ve kozmetik cerrahi kliniğinin geleceği merak konusu olmaktadır.

Haberin kaynağına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
http://shanghaiist.com/2015/07/09/rich-mainland-women-cheated-millions-hong-kong-luxury-tours.php

Prof. Dr. Ege Özgentaş bilimsel ve akademik kuruluşlarca (Üniversite ve Eğitim Hastaneleri) kabul görmemiş tedavi ve gençleştirme yöntemlerine dikkatli bir şekilde yaklaşılması gerektiği inancındadır.

//